03 Ağustos 2013

Erkekler ve Spiritüel Zımbırtılar


Yaşadığım yerde
büyük halka açık bir parkta, erken saatlerde, Çarşamba günleri Çigong, Cuma
günleri de Tai Chi çalışmaları yapıyoruz. Tahmin edebileceğiniz üzere
katılanların büyük bir yüzdesi bayan katılımcılar. Ancak enteresan olan birşey
var ki, erken saatte bu bayanları kocaları getiriyor, çalışma sonucunda ise
gelip alıyorlar, yada bir yerde uzak bir köşede oturup bitmesini bekliyorlar.
Buyrun siz de katılın dediğimde, utana sıkıla gülüp bir takım şekillere girerek
kaçıp uzaklaşıyorlar.  Tahmin
edebileceğiniz üzere, sebebi bu hareketlerin çok kadınsı yada komik, erkeğe
yakışmayan hareketler olarak algılanması. Üstelik de bunlar yabancı kökenli
insanlar. Bir de Türk erkeğini düşünün.





Peki  bu hareketlerin kısaca bir geçmişine bakalım.
Bu hareketleri çıkaran kimler dersiniz? Çin ordusunun gelmiş geçmiş en büyük
generalleri ve tapınak koruyucuları. Amaçları? Savaşçılarını yenilmez, ölümsüz,
güçlü ve hastalıklara karşı  dirençli kılmak.
Asırlar boyunca bunu yapanların neredeyse hepsi ERKEK. Ta ki, bunu hanedan
sınırları dışına çıkarıp artık halka da açalım diyene dek. Şu anda kadın erkek,
yüzlerce kişi her sabah, ama her sabah, parklarda, Çin’de ve pek çok uzak doğu
ülkesinde, yöresine özel bu sağlık hareketlerini yapmakla meşgul.





Doğuda sağlık ve
beden gücünü artırma amaçlı yapılan, yaşlılıkta yaşanan ve yaşanacak olan her
türlü probleme çözüm olan, hatta kanseri dahi iyileştiren bu hareketler neden
batılı erkeğe itici geliyor? Neden kadınların arasına karışmayı kendilerine
yediremiyorlar? Hatta kendilerine, “sırf erkeklere özel ayrı bir sınıf açalım,
isterseniz ona gelin” dediğimde bile, bu çözüme bile yanaşmıyorlar? Kendileri
için iyi olan bir şeyi sırf erkeklik egolarına yediremedikleri için neden
ellerinin tersiyle itiveriyorlar? Karıları her türlü bel, boyun, sırt
ağrısından kurtulurken, neden onlar erkek olmanın şerefiyle bu ağrıları gururla
taşımaya devam ederler?





Neden günümüzde
pek çok erkek, özellikle de orta yaşa geldiğinde depresyona girip, asabi,
şaşkın, amaçsız ve mutsuz bir durumdadır? 
Çünkü artık kimliklerini kaybetmiş durumdadırlar. Hem bireysel olarak
hem de kollektif olarak. Onlar artık erkek olmanın cevabını veremez
durumdadırlar.





Erkek hep problem
çözücü, yapıcı, koruyucu olarak konumlandırılmış. Ailenin ekmek kazananı,
şirketlerin patronu, ülkelerin başkanı, toplulukların, dinlerin
yöneticisi...  Ancak son zamanlarda artan
kadın hareketleri bu geleneksel erkek rolünü rafa kaldırmaya başlamıştır.





Bunun sonucu
erkek ruhunu kaybetmeye yüz tutmuş, alkoliklik, işkoliklik, yüksek tansiyon,
kalp ve depresyon gibi sorunlar yaşamaya başlamıştır. Sonuç olarak artan
boşanmalar da hiç hayra alamet değildir. Erkeğin acısı aslında gitgide
büyümektedir.





Kaybolan
evilikler, kötüye giden sağlık, işte yaşanan sorunlar artık erkeklerin de “bu
spirütüel konular da neymiş” diyerek hafiften hafiften yanaşmalarına yol
açmıştır. Kafaları yerine kalplerinden konuşmaya başlayan erkek sayısı gitgide
artmakla beraber halen sayı yeterli değildir.





Farklı birşey
yapayım diyenlerin pek çoğu yoga, meditasyon, çigong yerine kickbox tarzı yine
güce ve şiddete dayalı alternatifleri daha çok tercih etmektedirler. Öncekileri
seçenler ise iç huzura kavuşmanın getirisiyle diğer insanlarla, özellikle de
kadınlarla ielitişimlerinde büyük yol katetmişlerdir.





Onları rahatsız
eden en büyük sorulardan birisi, bu spiritüel işlerle uğraşırken erkek
(maskulin) olma özelliklerini kaybetme korkusudur. Spirütüel yolculuklarında
onlara en keyif veren şey ise söyledikleri yada yaptıkları şeylerin daha spontane,
cin fikirli ve otantik oluşu. Zira eskiden olaylara daha yıkıcı ve fevri
davrandıklarının farkındalar. Yavaş yavaş da olsa bunun keyfini alan erkekler
artık kendi iç zindanlarından çıkıp özgürleşmeye başladılar. Tempoyu
yavaşlatmanın, insanları daha içten dinlemeye başlamanın, farkındalığı
artırmanın daha sağlıklı ve yerinde kararlar almayı kolaylaştırdığını
farkettiler.







Aslına bakarsanız
ERİL enerji artık sadece erkeğe mahsus olmaktan da çıkmış durumdadır. Zira
kadının üstlendiği sorumluluklar arttıkça, kadınlar hem eril hem de dişi taraflarını
entegre şekilde kullanma durumunda kalmışlardır. Hal böyle olunca, erkeklerde
de bu entegrasyonu yaşama ihtiyacı doğmuştur. Bunun farkındalığına varanlar ise
dengeyi kurmanın hazzına çoktan varmışlar. 





Ki bu denge, en basit tanımıyla
Yin-Yang dengesidir. Ve yine bu denge ise kadın yada erkek olmanın ötesinde BİR
olmanın özüdür.