çigong etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
çigong etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

04 Ocak 2013

Çigong ve Meme Kanseri




Geleneksel Çin tıbbında meme kanseri, göğüsler üzerinden geçen karaciğer ve akciğer meridyenine bağlıdır. Dışa vurulamayan ya da çok güçlü negatif duygu birikimleri, yüksek derecede öfke ya da üzüntü olarak ortaya çıkar. Bu da kanserin oluşumuna zemin hazırlar. Kadın vücudundaki en zarif ve hassas organ olan “meme” de en belirgin hedefidir.





Batı tıbbı “meme kanseriyle savaş” adı altında bir tedavi yürütür. Medya da buna yardım eder. Amaçları kansere saldırıp yenerek hayatta kalma mücadelesini kazanmaktır. Çigong yaklaşımı ise biraz daha farklıdır ve toksinleri temizleme, duyguları dengeleme ve bağışıklık sistemini güçlendirme yoluyla kanserle mücadele etmeye odaklanır. Doğu’daki terapiler işgalcileri ilaçla öldürmeye çalışmaz; amaç daha çok vücudun geri kalan her bir hücresini iyileşmek üzere mücadele için etkin kılmaktır. Dengesizlik içe dönük olduğu için, kişi hem dönüşüm hem de iyileştirme yetisine kendisi sahiptir. Çigong, kişinin özünde olan iyileştirici gücü etkin kılmayı ve bağışıklık sistemini harekete geçirerek, hasta olan kişi ne kadar güçsüz ve çaresiz durumda olursa olsun sağlığını geri kazandırmayı hedefler.





Madam Guo Lin, Çigong sayesinde hem rahim hem de mesane kanserinden kurtulmayı başaran örnek bir kadındır. Önce rahim için bıçak altına yatar ancak iyileşemediği gibi kanser bu sefer de mesaneye yayılır. Altı ay ömür biçilen Lin bunu kabullenmez ve Taoist kökenli ailesinden gelen dürtüyle Çigong yapmaya karar verir. Düzenli ve kararlı Çigong çalışmaları sonucunda altı ay içinde kendini tamamen iyileştirir.





Bu mucizevi sonuçtan ilham alarak kendi Çigong kanser deneyimini paylaşmaya ve öğretmeye başlar. Kullandığı Çigong tekniği, vücuda daha fazla oksijen sağlamak ve toksinlerden arınma üzerine kuruludur. Bu egzersizler, kanserin düşmanı olan oksijen sayesinde diğer tüm kanser hastaları üzerinde etkili olmuş ve büyük ölçüde iyileşme sağlanmıştır. Çigong bu sayede pek çok klinikte pratisyenler tarafından kullanılmaya başlanmıştır.





Nefes alabildiğiniz sürece Çigong ile kendinizi tedavi etmeniz son derece basit. İnsanların pek çoğuna yazılarımla ulaşma fırsatı bulabildiğim için yüz yüze gelmediğimiz halde iyileşmelerinde ciddi aşama kaydettiğimiz pek çok danışanım olmuştur. Yazışmak bazen yüz yüze gelmekten daha etkili bir terapi şekli olabiliyor. Problemi olan kişi kendini daha rahat ifade edebiliyor. Problemlerin çoğunu da ilk önce zihinsel boyutta inceleyerek başlamış hatta daha bu boyutta çözüme ulaştırdığımız olmuştur. Meme öncelikle analığı temsil eder. Beslemeyle alakalıdır. Meme kanserinde de en çok rastlanan zihinsel nedenler kendinden başka herkesi aşırıya kaçan şekilde düşünmek; başkalarını kendinden ön planda tutmak; kendini beslemeyi reddetmek; kendini beslemek yerine diğerlerini beslemek; aşırıya kaçan analık ve koruma içgüdüsü; öfkeden deliye dönmek; aldatılmak; evli kadınlarda genelde kocaya karşı duyulan öfke ya da üzüntü; beklenmedik ani üzücü şok edici haberler, acı ve keder olarak görülüyor.





Çoğu zaman çocuğunun büyüdüğüne ve onu kendi haline bırakması gerektiğine inanmak istemez anneler. Koruyacağım derken bunda aşırıya kaçmak onu özgür bırakmaz. Kendi deneyimlerini yaşama fırsatını elinden alırsınız. Çigong zihin ve beden bütünlüğüne dayandığı için herhangi bir enerji ya da hareket çalışmasından önce bunun derinlerine inmekte fayda oluyor. Daha önceki yazılarımda bahsettiğim İngilizce “let go” olan “bırak gitsin” felsefesi buna en çok yardımcı olan şeydir. Sorunları zihinsel/ruhsal boyutta çözmezseniz yapacağınız egzersizler sizi belki kanserden ilk etapta kurtarır ama içinizde var olan öfke, üzüntü vb duygular onu kısa bir süre sonra tekrar ortaya çıkaracaktır.





Sizlere öncelikli tavsiyem, meme kanserine yol açan zihinsel nedeni bulup onunla vedalaşmanız olacaktır. Nedeni tanımladınız, şimdi onu olduğu gibi kabul edin. Yani “Evet böyle bir durum var ve ben bunu şu anda yaşıyorum.” Daha sonra bu duruma şefkatle yaklaşın ve içinizde duyduğunuz öfke ya da her ne ise onu sevgiye dönüştürün. Son olarak da onu sonsuzluğa gönderip vedalaşın.


Bunları sağlayabilmenin en etkili yollarından biridir Çigong meditasyonu. Meditasyon doğru nefes kullanımı sağladığı, bol oksijen ve toksinlerden arınma içerdiği, zihnimizi boşalttığı, rahatlamamıza yardımcı olduğu ve bu sayede “bırak gitsin” yapmamızı sağlayabildiği için en etkili silahtır. Buna ek olarak bağışıklık sistemini güçlendirecek ve meme bölgesine ve ilgili meridyene ait Çigong hareketlerini düzenli yaparak çok kısa sürede meme ile alakalı her türlü sorundan kurtulmanız son derece basit olacaktır.





Kemoterapi ve radyasyon esnasında kadınlar çok güçsüz düşer ve bağışıklık sistemleri zayıflar. Eğer bunları reddetme gücünüz yoksa bunların yan etkilerini azaltmak, kaybolan gücünüzü toparlamak ve bağışıklık sisteminizi güçlendirmek için her zamankinden daha fazla Çigong’a ihtiyacınız olacaktır. Çigong’u ne kadar sahiplenir ve yılmadan hareketlerle meditasyonu entegre halde düzenli bir şekilde yaparsanız hastalıklardan o kadar kısa sürede kurtulur ve sağlığınıza kavuşursunuz. Yapmaya devam ederek de sağılığınızı koruma altına alırsınız.





Meme kanseri için Çigong egzersizleri neler içerir?





Öncelikle temel Çigong kurslarında öğrettiğimiz “dantian” bölgesinden nefes alıp vermekle başlıyoruz. Bu alışılagelmişin dışında mide kısmında çoğunun diyafram nefesi dediği nefes alış veriş tekniği. Burundan alıp veriliyor ve ciğerler kullanılmıyor. Bu nefes tekniğinde sağlanan pratik ile günlük enerji seviyeniz artıyor ve bağışıklık sisteminiz güçleniyor. Bunu ister meditasyon ciddiyetinde lotus oturuşu ile, ister yatarken, ister seyahatte, her zaman yapabilirsiniz. Yapmanız gereken bütün dikkatinizi nefesine yoğunlaştırmak ve nefes alıp verme farkındalığınızı artırmaktır. Bir süre sonra göreceksiniz ki korkularınız, öfkeleriniz, heyecanlarınız daha şimdiden sizinle vedalaşmaya başladı. Yerini sakinliğe, olumlu düşünce ve tavırlara bıraktı. Eğer farklı bir meditasyon yapıyorsanız, ikisini birleştirip bunu yaparken kendi mantranızı bile ekleyebilirsiniz.





Öncelikle hatırlayın, bu egzersizler meme kanseri yanında tüm diğer kanser türlerine şifa olmaktadır.





Yürüme egzersizi: Tercihen doğal bir alanda, gürültü, kirlilik karmaşa olmayan bir yerde yapılması uygundur. Etrafınızda ağaçların, çiçeklerin, kuş seslerinin olması maksimum şifayı getirecektir. Danışanlarımı Dalyan’a davet etme nedenim de bu. Bu yürüme egzersizini daha çok buz pateni yaparken ellerin aldığı şekle benzetebilirsiniz. İki el de aynı anda ayakların ritmine göre sağa ve sola hareket eder. Yani asker gibi ya da uygun adım yürüyüşün aksine dans eder gibi bir yürüyüş söz konusudur. Eller sağa ya da sola birlikte dönerken baş da hafiften onları takip eder. Bir ayak öne atıldığında 45 derecelik bir açı oluşturur, diğer ayak nispeten onun tam arkasında yer alarak 45 derecelik ters bir açı alır. Yürüyüş esnasında burundan nefes alınıp tercihen yine burundan, olmadı ağızdan nefes verilir. Kollar sarkaç gibi hareket ederken ritim içinde yürünür. Alınan her nefeste şifa dolu Çi’nin burnumuzdan girerek tüm hücrelere ulaştığı imgelenir. Nefes verirken de içimizde kötü olan ne kadar toksin varsa onlarla vedalaştığımız… Bu yürüyüş her gün en az on ila yirmi dakika tekrarlanır.





Alternatif nefes: Daha güçlü hissetmeye başladığınız zaman nefesinizi iki kerede alıp tek defada vermeyi deneyin. Zayıf hissettiğinizde ise tek defada nefes alıp iki üç defada vermeyi deneyin. Nefesleri adımlarla uyumlu hale getirmeyi unutmayın. Çoklu nefes alış dayanma gücünüz artıracak, çoklu nefes veriş ise daha fazla detoks yapacaktır.





Wu Ming Ejder Hareketleri ve Meridyen Terapisi




Bu egzersizler olabildiğince yavaş ve yumuşak şekilde yapılmalıdır. Çigong ve Tai Çi’nin ana kuralı hareketleri meditatif halde yapmaktır. Çi’yi ellerinizde ve ellerinizin arasında hissedin.

Bunlara ek olarak sunacağımız pek çok ejder (wu ming) ve diğer Çigong hareketleri, duruş teknikleri, beslenme şekli (alkali), meditasyon ve imgelemeler sayabiliriz. Meme kanseri de dâhil olmak üzere tüm hastalıklardan Çigong yolu ile kurtulmak istiyorsanız düzenli ve kararlı bir şekilde yapmanız icap eder. Çin’de pek çok klinikte hastalar günde beş saate yakın Çigong yaparlar. Madam Lin günde iki saat Çigong ile meme kanserinden kurtulmuştu.





Bir diğer önemli husus da, meme kanserine yakalanmadan önce gerekli önlemler zamanında alınırsa, sonradan mücadele vermeniz gerekmez.

Çigong ve Artirit




Çigong ve Artirit





Artirit eklemlerde ağrılara sebep olan ve hareket
kabiliyetini kaybetmemize yol açıp yaşam kalitemizi düşüren bir hastalıktır.
Her gün yaptığımız günlük hareketlerimizi olumsuz yönde etkiler. Çoğunlukla
kronik bir sorun olup ömür boyu sıkıntı çekmemize yol açabilir.


Vücudun çeşitli yerlerine etki eden neredeyse 100den fazla
artirit çeşidi bulunmaktadır. Bunlardan en sık görülenleri Osteo-Artirit ve
Rematoid-Artirit’tir.Eklemlere ek olarak bazı artirit fomları vücuttaki diğer
doku ve organlardaki hastalıklarla ilişki halindedir. Artirit artık sadece bir
yaşlı hastalığı olmaktan çıkıp çocuk-genç demeden her yaştan insanı etkisi
altına almaya başlamıştır.





Artiritin en ciddi formlarında yer alan en önemli fiziksel
problem iltihaplanmadır. Bu durum vücudun problemli bölgede yarattığı şişme,
kızarıklık, ağrı ve harekette azalma şeklini alan bir reaksiyonudur. İltihap,
vücudun eklem bölgelerindeki herhangi bir blokaja karşı verdiği bir cevaptır.













Çigong ile Tedavisi





Binlerce seneden bu yana Geleneksel Çin Tıbbı doktorları
hastalarına Taichi ve Çigong ile artiritten kurtulmanın yollarını öğretiyor.
Sadece birkaç haftalık basit bir birlikte çalışma yöntemi ile artirit
hastalarının sıkıntıları önemli ölçüde yok oluyor ve günlük yaşantılarına devam
edebiliyorlar. Bu hareketleri ve Çigongu yaşam tarzı haline getirenlerde ise
artirit sadece kağıt üzerinde kalıyor. Eğitimde gösterdiğimiz yaklaşık 10-15
hareketten oluşan çalışmalar ile hastalar ağrılarından kurtulmaya ve daha önce
yapamadıkları hareketleri yapmaya, yaşam kalitelerini büyük ölçüde artırmaya
başlıyorlar.





Amerika ve Avustralya'da remotolojistler, iltihaplarından
kurtulmak üzere artık hastalarına antibiyotik gibi ilaçlar yazmak yerine, başta
Çigong ve Taichi olmak üzere egzersiz yapmalarını öneriyorlar. Yine bu
doktorlar, uygulanan çalışmalar sayesinde eklemlerin hastaların ritmik
hareketlerini geliştirip hareket kabiliyetlerinde büyük artış görmüşler.
Fizyoterapistlerin görüşü de aynı yönde: hareketlerin filmlerdeki gibi ağır
çekim bir yapıda yapılıyor olması hastaları hiç yormuyor ve zorlamıyor. Aksine
bu hareketler eklemlerin her zamankinden daha fazla bir açıda dönebilmesine,
esnekleşmesine ve hareketleri daha kolay yapabilmelerine yardımcı oluyor.
Eklemler kadar onları saran kaslar da zamanla güçleniyor. Zira kaslar eklemleri
koruma görevini üstleniyor. Hem kasların hem de eklemlerin güçlenmesi hastanın
hareket kabiliyetinde artış, ağrılarında ise azalışa neden oluyor. Hem
Taichi'nin hem de Çigong'un verdiği iç huzur ve dinginlik, beden-zihin
dengesini de sağladığı için, hastalar bu hastalığa asıl neden olan zihinsel
problemlerden de kurtulmaya başlıyorlar. Yine Çigong'un temel faydalarına göz
atacak olursak, iç organların ve omurganın yerlerine yerleşmesi, Çi enerjisinin
vücutta bloke olmadan kusursuz şekilde yol alması, meridyenlerin dengeye
girmesi artiritle alakalı alakasız diğer tüm rahatsızlıkları da komple şifaya
ulaştırıyor.





Dizlerinde artirit olan teyzelerimde Çigong hareketlerini
ilk denediğimde sonucun daha ilk hafta olumlu bir hal alacağını açıkçası ben de
ummuyordum. Şimdi bütün teyzelerim, abim, yengem, komşu teyzeler, hatta 90
yaşındaki annanem evlerinde diz, bel ve boyun hareketlerini aksatmadan
yapıyorlar:) Daha komiği annaneme "sen napıyorsun?" dediklerinde, Çigong
garip bir kelime olduğu için "Çin Duası" yapıyorum diyor :)


Yerlerinden kıpırdayamayan pek çok hasta artık kendi
başlarına yataktan kalkabiliyor, yürüyebiliyor, günlük ihtiyaçlarını
karşılayabiliyorlar. Ağrıları azalıyor, hatta yok oluyor. Kuvvetlenen eklemleri
ve kasları ile gün geçtikçe günlük yürüyüşlerini yapmaya, seyehat etmeye, hatta
spor yapmaya başlıyorlar. Kimisi tüm bunlara birden veda edip fabrika
ayarlarına geri dönüyor ve doktorlarını da şaşırtıyor.





Çigong böbrek üstü bezlerinin salgıladığı stres hormonlarını
engeller, timüs ve diğer bezleri uyararak bağışıklık faktörlerini harekete
geçirir. Timüs bezinde, dalakta, lenf düğümlerinde ve kemik iliğinde sinir
lifleri vardır. Çigong doğru hareketler ve zihinde yarattığı dinginlik ile bu
sinirler arasında online (çevrimiçi) iletişim sağlar. Çigong'un doğal steroid
üretimini artırma gibi bir özelliği bulunmaktadır. Bu da özellikle artirit
oluşumunu engeller.


Çigong'da öğrenilen doğru duruş ve hareket teknikleri ve
meditasyon ile eklemler üzerindeki baskıyı kontrol almayı ve kaslarımızı
eğitmeyi öğreniriz. Bacak kasları gevşeyip, alt kısımdaki kan dolaşımı dengeye
girdiğinde kalbin yükü de azalır, lenf bezleri daha çok çalışır. Enerji
sarfeden bir mekanizmadan enerji üreten bir mekanizmaya geçiş yaptığınızda, artirit,
sıvı kaybı, kireçlenme, kemik erimesi, selülit gibi sorunlarınızla
vedalaşabilir, daha zinde ve enerjik olabilirsiniz. Sürekli kasılan kaslar ve
dengesiz eklemler Lock Down sendromuna ve bu da artirit gibi hastalıklara yol
açar. Mekanik sistem üzerindeki stres azaldığı zaman ise Çi düzene girer ve
ağrılarımız yok olur. Yaşınız ne olursa olsun tüm bu hastalıkların her zaman
düzenli Çigong ile geriye döndürülme imkanı vardır.

31 Ekim 2012

Çigong ve Seks




Hem öğrencilerimin hem de dostlarımın çigong vb öğretiler hakkında sıkça sorduğu komik bir soru var. “Hocam şimdi biz günün belli saatleri paso çigong, ağaç duruşu, meditasyon yapıp duruyoruz. Peki, sürekli sakinlemekten bir süre sonra cinsel yönden bir sıkıntı çeker miyiz?” Aynı soruyu muzip bir İsveçli öğrenci Çinli ustaya sormuştu. Çinli hocanın cevabı çok basitti: “Onu kullanmak istediğinde sana her zamankinden daha güçlü olarak geri döner.” Bazıları da haritanın o tarafındaki insanların seksle fazla alakalı olmadıklarını sanıyor. Hâlbuki Taocu seks ve Kamasutra, bu konuda ansiklopedi yazılmış örnekler.



Bundan beş bin yıl önce, Taocu Çin’de hekime giden kadınlara çeşitli tedavilerin yanı sıra cinsel terapiler de önerilebiliyordu. Örneğin, böbreklerinde sorun olan bir kadına, doktor, akupunktur tedavisi ile belli başlı bitkiler vererek eve gidip bir ay boyunca günde üç defa üstte ters oturuş pozisyonunda seks yapmasını söyleyebilirdi. Bu pozisyonun açısı itibariyle hasta olan sakral (seks çakrası) bölgeye doğrudan çienerjisi giderdi.





Peki reçete şeklinde seks yapmak neden tavsiye edilen bir şeydi?


  1. Orgazm en güçlü topraklama yöntemlerinden biridir. Stresten kurtulmak için birebirdir. Orgazma ulaştığınızda bir dolu oksitosin salgılarsınız. Bu da sizin stres hormonlarınız için panzehirdir.

  2. Evliliğinizin ya da beraberliğinizin yapıtaşıdır. Tutkal vazifesi görür.

  3. Yaşlanmayı geciktirir. Hücre yenilenmesi demektir. Düzenli seks sizi diri ve genç tutar.

  4. Sizi daha yaratıcı yapar. Sakral çakradan gelen enerji yaratıcı enerjidir.

  5. Kalbinize de faydalıdır. Haftada üç kez orgazm olmak kalp krizi ve yüksek tansiyon riskini azaltır.

  6. Bağışıklık sistemini güçlendirir. Boğazınız mı şişti? Düzenli seks yapanların yüzde otuz daha güçlü bir bağışıklık sistemine sahip olduğu bilgisini değerlendirin.

  7. Yeniden doğmuş gibi hisseder, kendinizi bulursunuz.

  8. Aynı zamanda iyi bir ağrı kesicidir. Özellikle baş ve migren ağrılarına birebirdir. Cinsel ilişki sırasında salgılanan endorfin, ağrıları en az yüzde yetmiş oranında yok eder.

  9. Seksersiz! Evet düzenli yapılan seks, egzersiz gibi fazla yağların yakılmasına yardımcı olur. Bütün aktiviteler içinde en fazla kalori yaktıranlardan biridir.

  10. Sizi daha çekici yapan feremonlardan, saçlarınızı ve cildinizi daha canlı yapan östrojene kadar, üzerinizde mucizevi bir çekicilik mıknatıs taşırsınız.





AKTİF SEKS HAYATI İÇİN ÇİGONG





Sadece çigong ısınma hareketlerinde kullandığımız diz ve bel çevirme hareketleriyle bile, pelvik bölgedeki enerjiyi harekete geçirdiğinizden dolayı her zamankinden daha güçlü bir cinsel hayatı, libidoyu, düzenli âdet görmeyi, üretkenliği ve cinsel sağlığı garanti ediyorsunuz.





Düzenli Çigong hareketleri, doğru nefes teknikleri ve meditasyonlar cinsel hayatınızı düzene sokuyor. Dan-tian bölgesine yapılan doğru nefes teknikleri ile böbrek ve böbreküstü bezlerinde enerji üretiriz.  Bu enerjiye seks enerjisi de (jing) denir. Batı tıbbında da sağlıklı böbreküstü bezlerine sahip olanların cinsel isteklerinde artış kanıtlanmıştır.





Çigong rahatlama teknikleri hem cinsel isteğimize olan hassaslığı artırmada hem de cinsel arzularımızı dizginlemede bize yardımcı olur. Bu da bizim cinsel hayatımızı kontrol altında tutmayı; ereksiyon süresini uzatmayı; karşı cinsle uyum ve denge içinde olmamızı sağlar. Sadece basit bir ağaç duruşu meditasyonunda, jogging yapan bir sporcudan daha fazla kan dolaşımı sağlandığı ispatlanmıştır. Cinsel organlara düzenli kan pompalanması cinsel performansın artmasına yol açar. Örneğin “geyik” Çin felsefesinde zarafet, güzellik ve çeviklik demektir. Geyik duruşu ile cinsellikte bolluk sağlanır. Kıvrılarak yatan ve toynağını genital bölgede tutan geyik gerekli jingenerjisini uykusunda depolar. Bu, akışkan yapıya sahip olan jing enerjisinin kaçıp gitmesine engel olur. Tam tersine, aksi istikamette yol alarak böbrekleri, kemikleri, sinirleri, kan dolaşımını ve beyni güçlendirir; üreme ve endokrin sistemini iyileştirir. Taocu yaklaşım uzun ömrün sırrının jing enerjisine sahip çıkmakta olduğunu savunur. Geyik duruşunun hem DHEA (böbreküstü hormonları) hem de sperm seviyesinde artış sağladığı, yaşlanmaya dayalı kayıpları minimuma indirdiği biliniyor.





Yaşlanan insanlarda jing enerjisi kaybolmaya başlar. Bu yüzden cinsel problemler, hafıza sorunları ve yaşlılık belirtileri görülür. Bu geri dönülmez bir şey değildir. Düzenli çigong ile geri dönüşüm başlatılabilir.





Vücudumuza fazladan çi enerjisi almanın tek yolu sevişme esnasında seks enerjimizi tekrar çi‘ye dönüştürmektir. Bu da bize fazladan yüzde otuz ila yüzde kırk civarında yaşam enerjisi kazandırır.



Normal bir orgazm esnasında yaşam enerjimiz dışarı akıp gider. Ancak bu orgazmik enerjiyi dışarı kaçmasına izin vermeden içeride tutmayı öğrenirsek, hem yaşam enerjimiz heba olmaz, hem katlanarak artar ve muhtemelen daha önce hiç yaşamadığınız komple vücut orgazmı denen farklı bir deneyim yaşarsınız.





KOKU VE YİN YANG DENGESİ


Batı’daki boşanma ve ayrılıkların başlıca sebebi olarak deodorantlar gösteriliyor. Birbirlerinin doğal kokularını alamamanın çiftlerde içgüdüsel olarak uyumsuzluk algısı yarattığı düşünülüyor. Güzel ama doğal koku, cinsel birleşmeden önce yapılan hijyenik temizlik büyük önem taşır. Bu temizliği yaparken bile doğal sabunlar kullanılması önemlidir. Saça sinen kimyasal ve aşırı kokan şampuanlar yine aynı uyumsuzluk hissini yaratacaktır. Cinselliğin yaşanacağı mekân da önemlidir. Mekânın estetik, temiz, derli toplu, güneşten ya da aydan doğal ışık alan, doğal, hoş kokulu (tütsü vb) ve havadar olması önemlidir. Her iki tarafın da bunu isteyeceği uygun zaman olması, iyi halde ve sakin olmaları gereklidir. Ortamdaki yin yang dengesi bozuk ise bunun çiftler üzerindeki dengeye de bir faydası olmaz.





Cinselliği duygusal problemlerden kaçış için kullanmayın. Öfke vb duygular cinselliğe de zarar verir. Bu gibi sorunları önceden çözün ve mutlu bir birleşme sağlayın. Âdet döneminde eski hücreler atılır ve hücreler yenilenir. Bu dönemde çiftler cinselliğe biraz tatil vermelidirler. Her iki taraf da bu esnada enerji toplar.





Yin yang belki de çiftlerin birbirlerine yakınlaşmalarında en güzel örnek teşkil eder. Zira çiftlerin birbirlerini koklamaları, dinlemeleri, hissetmeleri, nefes alıp verişlerini ahenkle birbirlerine uyumlu hale getirmeleri en güzel yin yang uygulamasıdır. Kaşık pozisyonunda uyumak belki de en güzel yin yang’dır.





Cinselliği en doğal, en uyumlu haliyle yaşayın. Bunun bir kuralı, uyulması gereken teknikleri yoktur. Çigong sadece bunu en sakin, en sevgi dolu, sağlıklı şekilde ve uyum içinde yapmanıza yardımcı olur. Sevgi dolu ve uyumlu yapılan seks, sevginizi göstermenin ve paylaşmanın en güzel ve en doğal yoludur.

17 Eylül 2012

Qigong ve EFT




Qigong ve Duyguların Gücü (EFT)





Kuraldışı Dergi‘de çıkan ilk çigong yazısını okuyanlar Çin’e gitme sebebimin seyrettiğim bir video olduğunu hatırlayacaklardır. Hani kanser olan bir kadın ile onu üç dakika içinde iyileştiren çigong uygulayıcılarının gösterildiği video. İşte bu videoyu dünyaya tanıtan kişi Gregg Braden adında bir yazar. Bilimle spiritüelliği birleştirmeyi amaç edinmiş bir kişisel gelişim uzmanı. (Aşağıda bu videoyu seyredebilirsiniz).





Gregg Braden kanser olan bir kadının çigong uygulayıcıları tarafından üç dakika içinde duyguların diliyle nasıl iyileştirildiğini bu video yardımıyla bizlere aktarıyor.





Filmde mesanesinde yedi santimetre tümör olan ve kanser teşhisi konulan bir kadın var. Doktorlar yapılacak bir şey olmadığını söyleyerek kadını gönderiyorlar. Kadın umudunu yitirmeyip Çin’e gidiyor ve ilaçsız hastane denilen tedavi merkezinde çigong uygulayıcılarını buluyor. Çigong uygulayıcısı bu üç kişi kalplerinde en doğrusunu hissetmek üzere yetiştirilmişler. Dolayısıyla kalplerinde öyle bir duygu yaratıyorlar ki, kadının zaten ve çoktan iyileşmiş olduğu hissini yaşıyorlar. Ultrasona bağlanan kadının mesanesi ikiye bölünmüş ekrana yansıtılıyor. Ekranın yarısında tedaviden önceki statik hali, diğer yarısında da gerçek zamanlı hali izleniyor. Kadın narkozda değil, her şeyin farkında ve ayık durumda.





Uygulayıcılar kadının zaten iyileşmiş olduğu hissine yoğunlaşarak birtakım kelimeler kullanarak (bunların tercümesi “Sen zaten iyileştin” gibi bir anlama geliyor) kadına enerji yolluyorlar. Bu kelimelerin sihirli bir yanı yok, sadece bu kelimelere hissettikleri yoğun duyguları yüklüyorlar; herhangi başka bir söz de olabilirdi kullandıkları. Gerçek zamanlı ekranda yer alan tümör gitgide küçülüyor ve sonunda yok oluyor.





Çigong uygulayıcılarının binlerce yıldır kullandıkları bu yöntem Batı’da uygulanan EFT tekniğinin de kaynağı aslında.





EFT, Stanford’lu bir mühendis olan Gary Craig tarafından geliştirilmiş bir enerji tekniği. Adını da “Duygusal Özgürlük Teknikleri” anlamına gelen “Emotional Freedom Techniques” kelimelerinin baş harflerinden alıyor.





Aslında enerji teknikleri pek de yeni bir konu sayılmaz: Çinliler 5000 yıldır enerji sistemini, meridyenleri ve bunun sağlık üzerine etkisini zaten biliyor ve başarıyla kullanıyorlar. Çigong uygulayıcılarının binlerce yıldır bildikleri bir yöntem yani.





Epey zamandır Doğu’nun bilgi birikimi Batı’nın analitik yaklaşımıyla sentezlenerek sadeleştiriliyor ve herkesin kısa sürede öğrenerek kendi başına rahatlıkla uygulayabileceği pratik teknikler haline getiriliyor. EFT de Çin tıbbındaki enerji meridyenleri ile Batı’nın kinesiyoloji ilminin çok başarılı bir sentezi. EFT’yi akupunktur, akupressure gibi tekniklerin iğnesiz yapılan bir versiyonu olarak da değerlendirebiliriz…





EFT’nin, anksiyete, korkular, fobiler, travmalar, yas, kızgınlık, suçluluk gibi duygusal bozukluklardan, performans geliştirme (iş dünyası, kariyer, satış, spor…) ve ilişkilerin iyileştirilmesine varan oldukça geniş bir yelpazede uygulama alanı var.













“Kim” olduğumuzun gerçek doğasından uzaklaştığımızda kanser denen meret kendine yer edinir. Yani, hayatımızı hak ettiğimiz en iyi ve en doğru şekilde yaşamaz, bunu ihmal etmekte de ısrar edersek maalesef yakamıza yapışıveriyor. Bazen bunda asıl suçlu biz olmayabiliyoruz çünkü gerçekte kim olduğumuz hakkında sistem tarafından kandırılmaya devam ediliyoruz. Yapmamız gereken sadece hatırlamak! Buna aydınlanma da diyorlar. Ve şu anda tüm dünyada her şey çok daha kötüye gidiyor gibi görünse de aslında gerçekleşen bu.

08 Aralık 2011

Tümör 3 dakikada yok oluyor!


NEW YORK TIMES En çok satan yazarı GREGG BRADEN bilimle sipirütüelliği birleştirmeyi amaç edinmiş bir misyoner.





Gregg Braden kanser olan bir kadının Çigong uygulayıcıları tarafından 3 dakika içinde duyguların diliyle nasıl iyileştirildiğini video yardımıyla bizlere aktarıyor.





Videoda mesanesinde 7 cm tümör olan ve kanser teşhisi konulan bir kadın var. Doktorlar yapılacak bir şey olmadığını söyleyerek kadını gönderiyorlar. Kadın umudunu yitirmeyip Çin'e gidiyor ve ilaçsız hastane denilen tedavi merkezinde Çigong uygulayıcılarını buluyor.


Bu 3 Çigong Uygulayıcısı kalplerinde en doğru hissleri hissetmek üzere yetiştirilmişler. Dolayısıyla kalplerinde öyle bir duygu ve his yaratıyorlar ki, kadının zaten ve çoktan iyileşmiş olduğu hissini yaşıyorlar. Ultrasona bağlanan kadının mesanesi 2ye bölünmüş ekrana yansıtılıyor. Ekranın yarısında tedaviden önceki statik hali, diğer yarısında da gerçek zamanlı hali izleniyor. Kadın narkozda değil, herşeyin farkında ve ayık durumda.




Uygulayıcılar kadının zaten iyileşmiş olduğu hissine yoğunlaşarak bir takım kelimeler kullanarak (bunların tercümesi sen zaten iyileştin gibi bir anlama geliyor) kadına enerji yolluyorlar. Bu kelimelerin sihirli bir yanı yok, sadece bu kelimelere hissettikleri yoğun duyguları yüklüyorlar, her hangi başka bir kelime de olabilirdi bunlar. Gerçek zamanlı ekranda yer alan Tümör gitgide küçülüyor ve sonunda yok oluyor.



Çayın Rengi

Çay Çin'de kullanılan en önemli ve en kıymetli tedavi aracı. Çi kontrolünde çalışan tüm uzmanlar-akapunktur, uzak doğu dövüş sanatları, kaligrafi, çigong, taichi vb- her gün düzenli çay içmeye özen gösteriyor. Tabi bunun nedenleri var.



Çay nedir?

Çay derken bitkisel çaydan bahsetmiyorum, gerçek çay. Siyah yada yeşil. Hepsi aynı çaydan gelme: camelia sinensis. Çayın rengi, kokusu, tadı ve kalitesi çayın nasıl ve nerde yetiştiğine, toprağın kalitesine, yaprakların yaşına ve fermentasyonun derecesine göre değişiyor. Yeşil çay, daha çok haritanın uzak doğu kısmında kullanılan çay, en doğal ve fremente edilmemiş haliyle kullanılan çaydır. Tam fermente edilmiş hali çayın rengini siyaha dönüştürür ve bu şekliyle çay daha çok biz de dahi olmak üzere Earl Grey gibi markalar olarak Avrupa ve Amerika'da tercih edilir. Bir de Çin'in Oolong ağaçlarından elde edilen yarı fremente edilmiş çaylar vardır. Bunlar yeşil ile siyah arasında kalır. Aroma ve lezzet açısından daha fazla seçenek sunar. Çayın lezzetini değiştiren diğer faktörler ise pişirilme, demlenme, kavrulma, tütsülenme, preslenme, katlanma ve sarılma şekline göre değişir.



Kutsal ilaç çay

Çayın tatlımsı ve acımsı tadından dalak, mide, kalp ve ince bağırsaklar faydalanır. Yaprakların doğal yeşil rengi karaciğerle bağlantılıdır. Karaciğer bu sayede Çi'nin ahenk içerisinde vücutta dolaşmasını sağlar. Bu da Çigong uygulayıcıları için bulunmaz fırsattır. Yeşil çaylar daha çok serinletici, siyah çaylar ise ısıtıcı özelliğe sahiptir. Bu yüzden biri kışın diğeri yazın daha çok tercih edilir. Çay sıvı üretip susuzluğu durdurur, kalbi temizler, toksinleri atar, işemeyi kolaylaştırır, sindirime yardımcı olur, harareti keser ve ruhu yüceltir. En iyi çaylardan biri yağmur öncesi toplanan çaylardır. Bu çayların daha taze Çi içerdiğine ve vücudumuzdaki Çi'yi kuvvetlendirdiğine ve gözleri daha sağlıklı ve canlı yaptığına inanırlar.



Çin'de en çok içtiğim ve en popüler olan Pu Er çayı, daha önce bahsettiğim Oolong ağaçlarından yarı fermente edilerek hazırlanıyor ve Yunan bölgesinde yetişiyor. Tibet'te de çok içilen bir çay. Yumuşak, yosunumsu, tütünümsü, olgun bir tadı var. Tadları yazıyla anlatmanın ne kadar zor olduğunu bilirsiniz. Pu Er'in pek çok türü var. Çay dükkanlarına gittiğinizde doğrudan Pu Er diye bir marka bulamayabilirsiniz. Onun yerine Tuo Cha gibi Pu Er'den elde edilen markalara rastlayabilirsiniz. Pu Er zayıflama için de çok öenmli, çünkü sindirime çok katkısı var ve yağların yakılmasında önemli bir etken. Kolestrolü düşürdüğü de bilisel olarak ispatlanmış.



Çayın her türü damarlar için faydalı sayılır. Damarların  duvarlarındaki  kolsetrolü azaltır, pıhtılaşmayı önler, kanı inceltir ve kan dolaşımını düzenler. Japonlar yeşil çayda bulunan katetin maddesinin pıhtılaşmayı aspirin kadar etkili bir şekilde önlediğini gözlemlemişler. Yine 805 yaşlı arasında yapılan araştırmada düzenli çay tüketenlerin yarı yarıya kalp rahatsızlığından kurtuldukları görülmüş.



Çayın aynı zamanada kanser önleyici etkileri de göz ardı edilemez. Yapılan araştırmalarda düzenli yeşil çay içenlerin sigara içmelerine rağmen diğer içmeyenlere göre yemek borusu kanserine yakalanma risklerinde inanılmaz düşüşler yaşanmış. Yine düzenli yeşil çay tüketiminin yüzde 80in üzerinde mide kanserini, deri ve akciğer kanserini önlediği görülmüş. Japonya'da yapılan bir araştırmada sigara içtikleri halde düzenli yeşil çay tüketenlerin diğerlerine göre akciğer kanserine yakalanma riski yüzde 45 düşüş yaşamış. Yeşil çayın yetiştiği bölgelerde kanserlerin yine daha az olduğu da başka bir gözlem. Katetin, çayın içinde yer alan çok önemli bir madde. Malesef fermentasyon ve kavrulma esnasında bütün faydalı katetin yok olup gidiyor. Bu yüzden bu önemli madde sadece yeşil çayda mevcut. Katetinin sağlıklı insanlarda da düzenli içildiğinde kanser önleyici etkisi saptanmış.



Çay aynı zamanda bağışıklık sistemini güçlendiriyor. Bir başka özelliği de anti-bakteriyel olması. Çiğnenerek yada toz haliyle yaraların yada sinek yada arı ısırıklarının üzerine konulmasıyla iyileşme sağlanabiliyor. Yine düzenli çay içenlerin daha az ağız ve diş problemi oluyor.



Çayın antioksidan özelliği daha uzun ve sağlıklı yaşam için çok önemli. Bu özellik bizi taze ve genç tutar, zira serbest radikallerin vücutta barınmasını engeller ve vücudumuz oksijen bakımından daha zengin olur.



Çayın içilen miktarı az dahi olsa besin değeri çok yüksek. Yaprak olarak kullanılan çay toz olarak kullanılana göre daha besleyici. Yapraktaki protein değeri daha fazla. Yeşil çay C vitamini açısından çok zengin. Fermentasyon esnasında siyah çay bu özelliğini kaybediyor.



Kafein

Kahvedeki kafein sinirlerimizi artırır. Bazıları buna patlama yaşanması diyebilir. Savaşa hazırlanan askerlere bol bol kahve içirildiğini yada besinlerine kafein katıldığını biliyor musunuz? Her an saldırgan ve savaşa hazır olsunlar diye. Uzak doğuda ise tam tersini yaparlar. Askerler yeşil çay içer. Daha meditatif ve sakindirler ve farkındalıkları daha fazladır. Harekete itilmek yerine hareketin üstesinden gelirler. Siyah çayda da kafein bulunur. Bir fincan kahvede 100 miligram, bir fincan siyah çayda 50 miligram, bir fincan yeşil çayda ise 22 miligram kafein bulunur. Hatta bazı yeşil çay türlerinde yok denecek kadar azdır.



Yeşil çayın bir özelliği de yaprakların aynı gün içinde üzerine sıcak su koyarak 3 kez demlenebilmesi. Ancak çayın faydalarına rağmen günü geçmiş çaylardan uzak durmak gerek. Aynı çayı ertesi gün demleyerek içmek faydadan çok zarar  getirir. Çayın iyileştirici etkiye sahip olması için taze olması gerekir. Kafeinli içecekler ilaçlarla birlikte alındığında sağlıklı sonuçlar vermeyebilir. Örneğin doğum kontrol hapları, ülser ilaçları, valium gibi ilaçlar, antidepresanlar... Hamile kadınlar, kalplerinde ritim bozukluğu olanlar ve uyku rahatsızlıkları olanlar kafeinden ve siyah çaydan uzak durmalıdırlar.



Kısaca nasıl çay yaparız



İyi çay yapmanın 3 yolu var: iyi çay, iyi su, uygun teknik.

Tozdan çok yaprak çay tercih edilmelidir. Yine çaydan bahsederken çay ile bitkisel çay arasındaki farkı unutmamak gerek. Bitkisel çaylar kurutularak elde edilir. Yeşil çay taze toplanmış yapraklardan yapılır.



Çay için en iyi su dağlardan gelen pınar yada nehir suyudur. Damacana sulardan hayır beklemeyin. Arıtma cihazınız varsa arıtılmış su kullanın. Çeşme suyunu ise soğuk tarafını 30 saniye akıttıktan sonra kullanabilirsiniz.



Çayınızı plastik yada aliminyum su ısıtıcılarda ısıtmayın. Her zaman paslanmaz çelik yada ateşe dayanıklı cam kullanın. Çinliler bizim gibi suyu tam olarak kaynatmıyor. Kaynak suyun besinleri öldürdüğüne inanıyor. En sağlıklı su sıcaklığını 70-75 derece olarak gösteriyorlar. Isınır ısınmaz suyu ateşten alıp yaprakların üzerine döküyorsunuz. Fazla kaynayan suyun yandığına ve Çi'nin yok olduğuna inanılır.



Tekniğe gelince. Seramak ve kapaklı bir kap kullanın. Dibine bir çay kaşığı yaprak koyun. Üzerine sıcak suyu ekleyip kabı doldurun. Yapraklar suyun üzerine çıkacaktır. 

Yapraklar tekrar dibe çökünceye ve ardında hoş bir aroma kokusu bırakıncaya kadar bekleyin. Çayınız hazır! Çayınız bitince tekrar sıcak su ekleyebilirsiniz. İyi ve taze bir çayın üzerine tadını kaybetmeden 3 kez su ekleyip demleyebilirsiniz.



Batı usulü çaydanlık kullanıyorsanız, önce çaydanlığı sıcak su ile ısıtın. Her bir fincan su için bi çay kaşığı yaprak ekleyin. Sıcak suyu dökün ve 3-5 dakika demlemeye bırakın.



Gong-Fu çayı

İhtiyanız olan en önemli şey portakal büyüklüğünden daha büyük olmayan bir seramik çaydanlık. Bunun içine 1-2 bardak su alması yeterli. Seramik yapı, çayın tadını, sıcaklığını ve içindeki Çi'yi daha iyi koruyor.



Fincanları sıcak su ile çalkalayın, çaydanlığın üzerinden aşağı sıcak su dökerek temizleyin. Çaydanlığı yarıya kadar yaprakla doldurun. Çayı koymak için her zaman tercihen tahta kaşık kullanın, ellerinizi asla kullanmayın. Ellerinizden geçecek bedensel yağlar çayın tadını ve aromasını bozar. Çay yapraklarının sıcak suyu yiyince kabaracağını düşünüp zamanla en iyi miktarı göz kararı verceksiniz. Şimdi sıcak suyu içine dökün ve yaklaşık 10 saniye bekleyip bu suyu dışarı dökün. Evet yanlış duymadınız. Bu hem çayı temizlemek hem de istenmeyen bazı tadlardan arındırmak içindir. Bazı çayların tadları ağır, yosunsu veya hoş olmayan kokular içerebilir. Tekrar sıcak su ekleyin. Kapağı kapatın.  Çaydanlığı tepsiye alın. Çaydanlığın tepesinden biraz daha sıcak su gezdirerek dükün. Tepside biriken sıcak su çaydanlığı da sıcak tutacaktır. 1-2 dakika çayınızı demlemeye bırakın. Asla karıştırmayın. Onun yerine elinize alıp çaydanlığa hafif dairer çizdirin. Artık servis yapabilirsiniz.



Kalan çay sürahinin içine dökülür. Misafirleriniz çaylarını yudumlarken çaydanlığa yine sıcak su ekleyin. Yine 1-2 dakika demleyin. İsteyene yine servis yapın.



Çinlilerin çay demleme ve içme sanatı Japonların seromonisel karmaşık çay sanatlarına göre daha sadedir. Bruce Lee'nin hocasının hayatını ve Çin'in Japonya tarafından işgalini anlatan IP Man adından bir film seyretmiştim. Orada IP Man bir Japon generaliyle ringe çıkmadan önce general tarafından çay seromonisine davet ediliyor. General çayın nasıl yapılması gerektiğinden tutun da nasıl servis yapılmasına ve nasıl içilmesine kadar bir dolu detay veriyor. IP Man ise, "iyi de çayın kendisi  bunların hiçbirinden haberdar değil. Biz çayı sadece içeriz" diyor. Ve ekliyor: "Çayı koyduğun kap kırıldığında o kap artık kap değildir ama içindeki çay her zaman çaydır".



Hepinize afiyet olsun.

Çigong-Dinamik Kadın

Geleneksel Çin Tıbbı tarihinde Çigong genelde erkekler etrafında döner; bununla beraber Çigong'da özellikle şifacı olarak pek çok kadın yer almaktadır.



Daha önce bahsettiğim ve eğitim aldığım Şifa Merkezinin ilk büyük ustalarından biri kadındı. Enteresan bir de adı vardı: Cho Mama. Anlamı ise Cho ailesinin annesi. Kendisi benim ustamın kayınvalidesi ve aynı zamanda onu yetiştiren usta. Çok sevdiği öğrencisinin ilerde kızıyla evlenmesine izin vermiş.



Eski zamanda kadın Şaman ve Daoist ustalar dikkat çeken kehanetleri, iyileştirme güçleri ve ruhani özellikleri ile Çigong ustası olmaya hak kazanmışlar. Onlar enerjilerini daha yüksek ruhani amaçlar için kullanmak üzere "Kırmızı Ejderin hakkından gelmişler" (aylık periyodlarını durdurmayı başarmışlar).



Çigong'un asırlara dayalı iyileştirici gücü yaşını almaya başlayan günümüz kadınlarını yakından ilgilendiriyor, çünkü batı tıbbının yaşlandığımızda bize vadedebileceği pek fazla şey kalmıyor. Kadınlar erkeklere oranla biraz daha fazla doktora başvuruyor, üstelik şikayetlerinin çoğu iyileştirilebilir düzeyde olmuyor. PMS, menapoz, depresyon, tümör, bitkinlik gibi şikayetler genelde ilaç tedavisiyle iyileştirilmeye çalışılıyor, ancak bu şikayetler için kullanılan pek çok standart ilaç tehlikeli yan etkilere sahip (örneğin menapoz için Premarin). Çigong hiçbir yan etkisi olmaksızın, sık sık doktora gitme ihtiyacını ortadan kaldırarak bu hastalıklardan kurtulmamıza yardımcı oluyor.



40-49 Yaşları - Dinamik Dönem



Bu bir kadının hayatında ele geçirebileceği fırsat, bolluk ve keyif dolu zaman aralığıdır. Sağlıklıyken, genç bir kadının Çi enerjisi hayati önem taşır ve vücudu ise ailesine ve kariyerine odaklanabilmesi için uzayıp kısalan değişken bir yapıya sahiptir. Malesef kadınlar işleri, kocaları ve çocuklarıyla çok fazla ilgilenip kendilerine vakit ayırmayı unuttukları için kendi ihtiyaçları listede en alt sıralara düşer ve bu ihmal sonucu da sağlıkları risk altına girer.



Üreme dönemindeki kadının en aktif olduğu dönem 20li yaşları ile 40lı yaşların başı arasındaki dönemdir. Adet zamanı kayıp edilen kanın telafi edilmesi ve üreme organlarını yeteri kadar Çi ile sağlıklı tutmak bir zorunluluktur. Yukarıda bahsi geçen hastalıklar kolaylıkla Çigong uygulamaları ile Çi enerjisinin vücuttaki dolaşımını düzene sokarak, karaciğeri, dalağı ve kanı besleyerek iyileştirilebilir. Özellikle genç yaşlarımızda sağlıklı iken enerjiyi toplamaya başlamak çok önem taşır. Bu şekilde menapozdaki hormonal düşüşü yavaşlatır, canlılık kazanırız. Düzenli Çigong egzersizleri yapmak, genç kalıp  kendi kendinize yetebilmek için hayatınızın ritüeli haline gelmelidir.



Dinamik Kadın Çigong programı genç yaştaki kadınların sağlıklarını, canlılıklarını ve güçlerini toparlayıp korumak amaçlı uygulanmaktadır. Bu program uygulanarak meridyenler arasındaki Çi harekete geçirilir ve dengelenir, bacaklar ve üst vücut güçlendirilir, göğüs bölgesinde Çi harekete geçirilir. Daha iyi sonuçlar için, 20-30 dakikalık günlük Çigong uygulamaları ve takibeden meditasyon ile  tüm kadınlar hakettikleri sağlıklı yaşama kavuşabilir, güzelliklerini koruyabilirler.



50-65 Yaşları - Bilge Dönem



Bizim toplulumuzda yaşlanmak nerdeyse utanılacak bir hal almış durumda. Bunu kabullenmemek ve bu yaşın güzelliklerini doyasıya yaşamayı bilememek yaşlılığı daha zor bir hale getirebiliyor.

Yaşla beraber bilgelik geliyor. 50li yaşlarına gelen bir kadın kendine yetebilecek bilgelikte bir kadındır. Yaşlandıkça enerji biriktirmek ve kemikleri güçlendirmek zorlaşır. Bu yüzden ileriyi düşünerek aktif yaşamak, derin ve doğru nefes alıp vermeye özen göstermek ve vücut ihtiyaç duyduğunda dinlenip enerji toplamak sağlıklı bir yaşlılık geçirmek için çok önemlidir. Bilgelik döneminde pek çok kadın hayal kırıklığına uğrar çünkü gençliklerinde alışık oldukları bazı şeyleri yapamaz hale gelirler. Her ne kadar yaşı etkileyen genetik, stres, yaşam tarzı ve çevre gibi faktörler olsa da, günlük bazda vücutlarımızın bakımı bizim kontrolümüzde olan bir şeydir.



Orta yaşlarda sindirim yavaşlamaya başlar ve eklemlerimiz, tendonlarımız ve bağlarımız daha dikkatli davranmamızı gerektirir. Bilge Kadın Çigong uygulamaları öncelikle böbreklere odaklanarak güçlendirmeyi hedefler. Bu sayede kemikler güçlenir, esneklik kazanır ve zihnimiz açılır. Menapozda tükenen Yin (besleyici sıvı) tekrar üretilir. Böbrekler hayatımız boyunca yaşlanma sürecini etkiler. Onları sağlıklı ve dengede tutmak uzun ve sağlıklı yaşam için büyük önem taşır.



65 yaş üzeri - Dirayetli Dönem



Çin'de gezerken sabah erken saatlerde ve akşam güneş batarken 60 yaş üzeri çoğunluğu kadın olan yaşlı insanların parklarda dans ettiklerine, Çigong ve Taiçi yaptıklarına şahit oldum. Aldığım eğitimleri ben de parkın birinde pratik yapayım dedim. Yaşlı bir kadın yakınıma gelip bacağını omzuna kadar kaldırıp esnemeye başladı. Kendimi nasıl hissettiğimi anlatamam.

Çinde kadınlar yaşlandıklarında hayatlarına kaldıkları yerden çok rahat devam edebiliyorlar. Kadınlar uzun ve sağlıklı yaşam için beslenmelerine çok dikkat ediyorlar. Sebze ağırlıklı beslenme ve şekerli besinleri az tüketme beslenmenin ana unsuru. Fiziksel olarak refahta olmalarını, kültürel farkındalık yaratarak vücut-zihin disiplinini iyi kurmaya  borçlular.



Dirayetli Kadın Çigong uygulamaları diğer uygulamalara ek olarak daha çok kalbi güçlendirmeye ve tansiyonu dengelemeye yöneliktir.



Eğitim aldığım büyük-usta Cho Mama 65 yaşının üzerindeydi. Bacaklarını açıp oturabiliyordu. Bizi gezdirirken nefes nefese arkasından baka kaldığımı hatırlıyorum. Gülümseyerek "hadi ama" dercesine bizimle dalga geçiyordu. Yaşını da en az 10-15 yaş genç gösteriyordu. Zamanında ne ayrobik, ne yoga ne de pilates yapmış. Çigong sadece onu hayat boyu uygularsanız başarılı olacağınız bir şey değil neyseki. Yatalak olup yattığı yerden Çigong uygulamaları ile ayağa kalkmayı başaran ve normal Çigong uygulamalarına başlayan birkaç tatlı yaşlı insan ile tanışma fırsatı buldum.



Vücudunuzu dinleyin, inanın o sizinle konuşuyor. Hayatınızdan yürüyüşü eksik etmeyin. Buna günlük Çigong egzersizlerini ekleyin. Zihninizi de bedeninizi de rahat tutun. Daha uzun ve üretken bir hayatınız olacak.



Çigong yapmanın yaşı yoktur!

Çigong Felsefesi

Sağlıklı bir yaşam için Çigong yapın diyoruz, fakat bu Çigong'un arkasında yatan felsefe nedir? Esasen Çigong'un temel olan 3 felsefi unsuru vardır: Kendini sevmek, başkalarını sevmek, doğayı sevmek. Hayatı sakin ve barış içinde yaşayıp, doğayla uyum içinde olmak. Bu Daoism, Budizm ve Konfüçyuz öğretilerinin de temelidir.



Eğer Çigong formlarını ve meditasyonlarını hergün düzenli yapıyorsanız, sağlıklı bir yaşamınız olur. Lakin, hayatınızda travmatik bazı olaylar meydana gelirse (örneğin işinizi kaybetmek, yakınınızı kaybetmek, finansal çöküş vb) o zaman dengenizi kaybedebilirsiniz. Bu da hasta olmanıza yada depresyona girmenize neden olabilir ve arkasından şunu sorabilrsiniz: "E hergün düzenli Çigong yapıyorum, neden hasta oldum?". Bunun nedeni tek taraflı, sadece harici Çigong yapıyor olmanız ve Çigong felsefesini tam olarak yerine getirmemenizdir. Hareketleriniz ne kadar kusursuz ve estetik olursa olsun, yada saatlerce meditatasyon yapıyor olun, Çigong felsefesini tam olarak anlamamışsınız demektir. Çikong'u kalpten yapmak çok önemlidir. Bu tıpkı televizyondaki süpermodellere benzer. Herkes onların çok güzel olduklarını düşünür ama aslında sağlıkları çok da yerinde değildir.



Çigongun arkasında yatan felsefeyi anlamak için, hayatın inişli çıkışlı olduğunu kabul etmemiz gerekir. İyi zamanları Çigong olmadan da rahatlıkla atlatabiliriz, mühim olan ihtiyacımız olduğunda onu kullanabilmektir.



Çigongun ilk prensibi sakin ve rahat olmaktır. Bu çok basit prensip pek çok insana çok zor gelebilir, çünkü hayat görüşünüzü değiştirmeniz gerekebilir. Batı, başımıza kötü birşey geldiğinde etkiye tepki vermemizi öğretir. Bunun yerine rahat ve sakin olup durumu daha açık bir şekilde değerlendirebiliriz. Vücudumuz rahat ve sakin olursa zihnimiz de sakin düşünür ve doğru kararlar alır.



Pek çok insan buna katılmayabilir ve harekete geçmeden durmanın yanlış olduğunu düşünebilir. Fakat Daoism der ki:"Değişen herşeye karşı durağanlığı kullanın". Hareketsizlik aslında bir harekete geçme türüdür. Üzgün yada kızgın olduğumuzda bunun hıncını başkasından çıkarabilirz, bu da o insanın da tepki vermesine ve harekete geçmesine neden olacaktır ve onun tepkisi bizim daha da üzülmemize neden olacaktır. Tüm bunların nedeni sonuçlarını düşünmeden duygusal davrandığımız içindir. Her zaman rahat ve sakin kalmalıyız. Çigong'Un felsefesi budur.



Bırak gitsin!

Başarılı bir işadamı kanser olduğunu öğrenmiş. Doktorlar sadece 6 ayı kaldığını söylemişler. Adam Budizme meraklıymış. İşi gücü bırakıp Budizme daha çok yönelmiş.

Budist öğretide şu presipleri öğrenmiş:"Hiçbirşey isteme, inat etme, hiçbirşeyi sınıflandırma" (yani hiç birşey yada kimse bir diğerinden daha iyi değildir). Bu prensipleri takip eden adam daha rahat ve boşverci olmuş. Zihni sakinleşmiş ve bütün endişeleri kaybolmaya başlamış. Hatta ilaç almayı da kesmiş. 6 ay sonra tekrar doktoruna gittiğinde, doktoru şaşkınlıkla karşılamış. Kanserli hücreler büyük ölçüde yok olmuş. 1 sene sonra da tamamen yok olmuşlar.

Bu bir mucize değil. İnsanlar kanser olduklarında bunun nedeni vücutlarında alışık olmadık anormal bir şeylerin değişmesidir. Normale dönmek istediğinizde tek yapmanız gereken vücudunuzun bu sefer alışık olmaya  başladığı kanserli durumu tersine çevirip vücutta tekrar bir değişiklik yaratmaktır.



Kanserli adam stresinden ve endişelerinden tamamen arındığı zaman, daha sağlıklı beslenmeye ve düşünmeye başladı. Tutmak yerine bırakmayı öğrendi. Kıskançlık, endişe, öfke, hazmedememe, affedememe, kibir, ego gibi şeyleri içimizde ne kadar tutmaya başlarsak daha stresli ve sağlıksız bir yaşama doğru yol alırız. Stres vücudun normal şekilde fonksiyonlarını yerine getirmesini engeller ve iç organlar yeterinde Çi enerjisinden mahrum kaldığı için de hastalıklar kapımızı çalar.



Kanserli adamın öğrendiği bir başka önemli nokta ise diğer insanlara yardım etmek olmuş. Bu şekilde kafasını meşgul eden kendi endişelerini unutmuş. Aslında bu da bir etki tepki olayı. Diğerlerine yardım edince iyi hissederiz ve iyi hissedince de vucudumuz ona göre hareket eder, hastalıklar vucudumuzu terketmeye başlar çünkü artık bu vücuda ait değillerdir.



Kanser günümüz toplumunda gitgide artıyor. Eskiden yaşlılarımızda görülen bu hastalık artık çok genç yaşlarda insanlarımızda görülmeye başladı. Hayatımızda çok fazla radyasyon, uydu, baz istasyonu, cep telefonu, bilgisayar ve televizyon var. Yediğimiz gıdalar artık doğal değil, genetik olarak çok fazla oynanmış ve besin değerleri nerdeyse yok denecek kadar az. Hergün kirliliğe maruz kalıyoruz. Egsoz kokuları, baca dumanları, evlerimizde kullandığımız deterjanların kimyasalları, içtiğimiz damacana sular bizi yavaş yavaş zehirliyor. Diyet ve detoks toksinlerden arınmamıza yardımcı olabilir ama hastalıklarla mücadele etmemizde bize yardımcı olacak Çi'yi güçlendirmeyecektir. Çi ne kadar çok ve güçlü olursa bağışıklık sistemimiz o kadar kuvvetli olur.

İnsan icadı teknoloji doğadaki kansere benzer. Doğal olmayan şeylere dur diyebilirsek, soluduğumuz havanın kalitesi artacak, toprak kendini kısa sürede toparlayacak ve akan suların hepsi saf ve temiz olacaktır. Tüm ağaçlar, hayvanlar ve insanlar daha sağlıklı olacaktır.  Eski insanların 100 yaşlarına kadar yaşamalarının nedeni doğaya karşı gelmek yerine doğaya uyum sağlayıp sade yaşamak olmuştur. Güne güneşin doğmasıyla erken başlayıp, gün batımında da yatmaya gitmişlerdir. Doğanın dışında yaşamayı denememişlerdir.



Yaşadığım Dalyan çok yeşil ve sulak bir yer. Manzaraları ve sakinliği inanılmaz. Misafirlerim geldiğinde gezdiririm. Hayretler içinde kalırlar. Yaşadıklarını, doğayı, yedikleri doğal köy ürünlerini anlata anlata bitiremezler. Halbuki ait oldukları yer doğanın ta kendisidir ve ait oldukları yere geldikleri için mutlu olduklarını bilmezler. Ve malesef tatilleri bitince, yine içinde 60-70 kişinin yaşadığı, karşı komşusuna selam vermeyen, kimsenin kimseyi tanımadığı taş duvarlar arasındaki apartman hayatına geri dönerler.

Batı toplumundaki pazarlama dehası pekçok çok satan kitap evrenden isteyin deyip durur. Halbuki Çigong felsefesi ile ne kadar az isterseniz o kadar çok şey elde edersiniz, çünkü istekleriniz azalıp mütevazileştikçe zihniniz daha rahat edecek ve daha iyi bir insan olmayı başaracaksınız.



100 yaşına kadar yaşamamız gerekmiyor ama yaşadığımız kadarını en sağlıklı, en doğal ve en huzurlu şekilde geçirmemiz bize bağlı. Kendimizi, etrafımızdaki herşeyi ve tabiatı koşulsuz sevmek üzere...



Sevgi ve Çi içinizde olsun.

Qigong – Mucizevi Çin Tedavi Yöntemi

Herşey internette bir video seyretmemle başladı.



Olay Çin’de yer alan "İlaçsız Tedavi Merkezi" denen yerde geçiyor. Mesanesinde 7 cm'den büyük kanserli tümör  olan bir kadın var. Batı tıppı bizim yapabileceğimiz birşey yok deyip yardımcı olamayacaklarını söylemişler. Kadın onlar gibi düşünmeyen ve hastalıklara farklı bir bakış açısı olan Çin'deki bu merkeze gelmiş. Merkezde kadın ultrasona bağlanıyor. Monitörun yarısında kanserli tümör görüntüsü sabitleniyor. Diğer yarısında gerçek zamanlı olarak izlenmeye devam ediyor. Odaya 3 adet Qigong uygulayıcısı giriyor. Bu 3 uygulayıcı kalplerinde derin bir şekilde kadının zaten iyileşmiş olduğu hissini yaratarak enerji vermeye başlıyorlar. Ve inanılmaz bir şekilde ultrason monitörunde kadının tümörü 3 dakikadan kısa bir süre içinde küçülerek yok oluyor. Bu kadın uyanık, anestezi yada ilaç filan almamış, herşeyin farkında bir şekilde yatıyor. Sadece işleyişin yararlı olacağına inancı var. Bu 3 uygulayıcının yaptığı tek şey kendi vucutlarında bu kadının çoktan iyileşmiş olduğu hissini yaratmaları. Uygulama esnasında uygulayıcılar sihirli sayılabilecek bir kelime kullanıyorlar. Kelimeler, küçüklüğümüzde annelerimiz bizler düşüp yaralandığımız yada çocukluk tabiriyle "uf" olduğumuz zaman, yanımıza gelip acıyan yere ellerini koyup, "geçti, geçti" demelerini andıran bir anlama sahip. Sahiden de annelerimizin kalpten gelen bu dilekleriyle acıyan yerimiz şıp diye geçiverirdi. İşin aslında ise bu kelimelerin sihirle alakası yok. Bu herhangi bir kelime de olabilirdi ama onlar sadece bunu seçmişler. Sadece bahsettiğim hissi yaratabilmek için. Tıpkı annelerimiz gibi... Uygulayıcıların yaptığı şey hastalığın iyileşmesini istemek yada temenni etmek değil. Zihinlerinde ve kalplerinde kadının çoktan iyileşmiş olduğu bir alandan geri gelip kadını iyileştiriyorlar. Olmak üzere olan, olacak olan, olması istenen bir olaydan değil de, çoktan olmuş olan bir olaydan bahsediyoruz. "Sen iyileşiyorsun, hastalık vucudunu terkediyor, iyileşeceksin", hatta "sen iyisin" bile demiyorlar, "sen çoktan iyileştin!" diyorlar.



Peki bu kadın onu iyileştiren uygulayıcılar olmadan da iyileşebilir miydi?

Elbette. Sadece insan evladı olarak hepimiz, hayatımız boyunca etrafımızda bizi destekleyen, arka çıkan birilerine ihtiyaç duymuşuzdur. Kadın bu desteği alarak ve buna inanarak kendi kendini iyileştirme sürecini hızlandırmış oldu.

Evet bu videoyu seyrettim. Çok etkilendim. Günlerce araştırıp bu ilaçsız tedavi merkezinin grandmaster'larından birine ulaşmayı başardım. Yazıştım, çiziştim ve kabul görünce atlayıp Çin’e gittim. Beni grandmaster'a götürmek üzere şanşıma İngilizce bilen bir master karşıladı. Sonradan öğrendiğim ise bu masterın, Qigong öğretisini Çin sınırları dışına taşımakla görevlendirilen ilk ve çok değerli bir master olduğu idi. Ben videolarda bahsi geçen binlerce kişinin yer aldığı "ilaçsız hastane"ye gideceğimizi umuyordum, ama onun yerine bu master ve grandmaster beni evlerinde ağırladılar ve eğitim boyunca ilaçsız tedavi merkezinin hikayesini dinleme fırsatı buldum.

İlaçsız tedavi merkezinin kurucusu Dr Pang Ming. Geleneksel Çin Tıbbı her ne kadar yüzyıllar öncesine dayansa da, Qigong tarzı şifa öğretileri sadece hanedanlık içerisinde kullanılan, gizli bilgi olarak saklanan öğretilermiş. Dr Ming bunu ilk defa halka açan insanlardan biri olmuş. Insanları tedavi etmek yerine, onlara kendi kendilerini nasıl tedavi edebileceklerini öğretmeye başlamış ve bu tedavi merkezini açmış. Kanser, tümör, felç, artirit, romatizma, görme ve duyma bozuluğu vb pek çok hastalık bu merkezde tedavi edilmeye başlamış. Rejim değişikliği esnasında, Çin'de eski Çin'e ait ne varsa yasaklanınca, Qigong ve bu tedavi merkezi de nasibini almış. Sonra tekrar komunizm gelince Qigong tekrar revaçta olmuş. Bu tedavi merkezine ve Dr Ming'e olan ilgi o kadar artmış ki, uygulayıcı sayısı yüzlerden binlere, binlerden yüzbinlere, derken 10 milyonlara çıkmış. Şu anda tüm dünyada 20 milyondan fazla Qigong uygulayıcısı olduğu söyleniyor. Sayı bu kadar artınca, bu sefer devlet bu büyümeyi potansiyel bir risk olarak görüp merkezi kapatma kararı almış. Bu yüzden, grandmasterlardan biraz özel, biraz da gizli olarak bu eğitimi aldım. Eğitim günde 8 saatten 3 ay sürdü. Sonunda ben de bir Qigong öğreticisi oldum. Bu eğitimin ardından bununla çok ilintili olan Taichi Quan ve Taichi Qigong eğitimlerini de aldım.



Qigong bir sanat mı, yoksa bir bilim mi?



Çinlilere göre ikisi birden.



Qigong bir sanat, çünkü duruş, hareket ve nefes alma tekniklerinin kusursuz bir kombinasyonu. Yine Qigong bir sanat çünkü düzenli pratik yapmanın sonucu elde edilen bir beceri.




Qigong bir bilim, çünkü asırlardan beri uygulanan, test edilip onaylanmış bir metod. Batı biliminin standartlarına göre de ölçülebilir, istatistikleri tutulabilir, çoğaltılabilir ve birden fazla örnek üzerinde uygulanabilir.

Batı tıbbını doğu tıbbından ayıran pek çok özellik vardır. Batı daha çok etki-tepki, neden-sonuç prensibiyle ilgilenir. Doğu ise sonuçlara bakar. Örneğin, bilardo toplarını düşünün. Batı bilimi,  A topu B topuna çarpar, B topu hareket kazanır der. Aynı mantıkla, çok yersem (neden) kilo alırım (sonuç) sonucunu türetir. Doğu tıbbı ise topların birbrine çarpmasını zincirleme bir reaksiyon olarak görür, olayları birbirinden ayırmaz, çünkü evrende herşey birbirine bağlıdır. Farklı neden ve sonuçlar zihnin yarattığı illuzyonlardır. Qigong masterlarına göre yaşam değişim ve ilişkilerden ibarettir. Bu yüzden toplara yaklaşımı: "nasıl hareket ettiklerini boşver, 8 topu da deliklere sokmaya çalış yeter" şeklindedir.



Geleneksel Çin, terorilerle uğraşmak yerine, çoktan sonuç elde edilmiş ve aşikar bir şekilde çalışır halde olan şeylerin kullanımına önem verir. Hastanın başına gelen doktor, yapılması gereken çok bariz bir çözüm için bile hastaya ve yakınlarına onlarca gereksiz soru sorar. Batı bazen en basit şeyleri çok komplike hale getirmede ustadır. Doğu basit ve etkili olanı uygular. Teori sonradan da gelebilir. Qigong uygulayıcısı en önemli şeyin düzenli pratik olduğunu bilir. Qigong pratiği yapmadan Qi'nin ne olduğunu nasıl anlayabilirsiniz ki? Bazen en yararlı kitap, kendi deneyimleriniz sonucu elde edeceğiniz kendi not defterinizdir.



Peki nedir bu Qigong?



Qi "yaşam enerjisi" demektir. Dünyanın kendisi bile hareket eden, değişime uğrayan, nefes alan ve Qi ile hayat bulan bir canlıdır. Insanlar doğanın bir parçası olarak dünyanın geri kalanı ile birlikte Qi'yi paylaşır.




Gong ise "çalışmak" veya "azim ve pratik sonucu elde edilen faydalar" demektir.


Qigong, bu doğrultuda yaşam enerjisi ile çalışmak anlamına geliyor. Daha doğrusu sağlıklı kalmak için yapılan egzersizler diyebiliriz. Qigong kendi kendini iyileştirme egzersizlerinden ve meditasyondan oluşan bir sistemdir. Asırlara dayanan bu sistem şifa duruşu, iyileştirme hareketi, kendi kendine uygulanan masaj, nefes teknikleri ve meditasyondan ibarettir. Tüm bu metodlar yoluyla Qi vucutta toplanıp biriktirilir.

Günümüz batı toplumunda, yukarıdakinin aksine enerjinin sürekli heba edilmesi revaçtadır. Ne kadar enerji harcarsan o kadar mutlu olacağını sanarsın. Gündüz deli gibi çalışırsın. Öğle yemeğini bile alelacele masa başında yersin. Dışarı çıksan bile teknoloji yanındadır, bir yandan yemek yer, bir yandan emaillerine bakarsın, telefon gelir yarım bırakıp kalkarsın. Akşam spora gidersin. Orda da piskopat hocaların programları doğrultsunda saatlerce koşar, ağırlıkların altına yatarsın. Akşamın bir vakti spordan çıkar, hiç yenmemesi gereken bir vakitte internetten sipariş ettiğin sağlıksız yemekleri ölesiye yersin. Haftasonları yaklaşınca bunun yerini Taksim’e inmek alır. İçkili miçkili yenen yemekten sonra gecede 3-4 yer değiştirilerek alemlere akılır. Sabaha karşı çorbacıda yada kokoreçcide noktalan günün ardından pelte gibi yatağa yatarsın. Bütün bu yaşam tarzında enerjiyi depolama diye birşey yoktur. Aksine sürekli boşa harcama vardır. Yerine konmayan enerji yüzünden de sürekli yorgun, stresli, agresif bir toplum yaratılır.



Qigong beden ve zihin sağlığını koruyan kombine bir sistemdir. Beden rahatladığı zaman zihin de rahatlar. Her hareketin tekamul ettiği bir organ ve bölge vardır. Beyinden böbreklere,heryer Qigongun koruması altındadır. Bu yüzden gün boyu kaybedilen enerjinin yerini Qi doldurur. Depolanan Qi hiçbir zaman heba olmaz. Fazlası zarar getirmez.



Batı toplumu sağlıklı olmak için ilaç alır, vitamin içer yada yüksek kalorili besinler tüketir. Zamanla vücut daha fazlasını alamayacak şekilde bu şeyler tarafından doldurulur (bir kısmı zaten vücutta mevcuttur) ve bir süre sonra vücut bunlara bağımlı hale gelir. Sonuç olarak, bunlardan bir yada birkaçını almaz ise vücut yorgun ve zayıf düşer. Fonksiyonlarını yerine getiremez ve kendi enerjisini üretemez hale gelir. Farklı ilaç ve uzman doktor arayışları sürekli devam eder, ta ki  elde hiç birşey ve hiç kimse kalmayıncaya kadar. Sağlıklı olmak ve hastalıkları iyileştirmek için denenen ne kadar da hüzünlü bir yol!



Batı mutfağında balık sofraya kılçıksız gelir. Nedeni kılçık çıkarmakla uğraşmayalım diye hayatı kolaylaştırmaktır. Modern toplumda pek çok şey isteklerimize kolay yoldan ulaşabilmek için hayatı kolaylaştırmak üzere tasarlanır. Doğadan uzaklaştıkça da doğal ve orijinal yaşam biçimini de gittikçe kaybediyoruz. Kılçığa gelince: kılçığın balıktaki bütün besinin özünü taşıdığını biliyor muydunuz? Çinliler bu yüzden kılçığını sıyırarak ve iliğini emerek balığı yerler.



Çin bildiğiniz ve tahmin edeceğiniz üzere çok kalabalık bir yer. Dolaşırken erken kalkayım da gezilecek yerlere vaktinde gideyim dedim. Bütün parklar, abartmıyorum, 40-50 kişilik insan guruplarıyla doluydu ve hepsi Qigong ve Taichi yapıyorlardı. Akşam dönerken de yine grup grup insanların yalnız parklarda değil buldukları her boş meydanda bu hareketleri yaptığına şahit oldum. Bizim yaşlılarımızın ise "ay az ömrüm kaldı, bir ayağım çukurda, gelin kuyumu kazıyor, evlatlar hayırsız, hastalık hastasıyım" şeklinde ölümü bekler halleri gözümün önüne geldi ve çok üzüldüm. Bunu değiştirmek için azim yapmaya karar verdim.



İnsanlar yaşımı söylediğimde şaşırır. Bir çoğu 5-10 yaş daha genç göründüğümü söyler. Uzun süre görmeyenler bile ne kadar zayıfladığımı ve bir o kadar da gençleştiğimi söyler. Sevindirici bir şey tabi. Bunların hepsini düzenli yaptığım Qigong'a borçluyum.



Qigong öncelikle vücudu sağlıklı ve kuvvetli yapar. Günlük yaşam için daha fazla enerjiniz vardır. Qigong doğayla uyum içinde çalışarak evrensel ritmi yakalayarak vücudu normal haline geri getirir. Birkaç aylık çalışma sonucunda ise gözle görülür değişiklikler görürsünüz. Daha sağlıklı, daha enerjik, daha gençleşmiş, daha güzelleşmiş, daha pozitif, daha zeki, daha başarılı, daha hayat dolu, hatta daha seksi!.. Kozmetiklere veda edin, zira cildiniz her zamankinden daha canlı, daha yumuşak ve pürüzsüz olacak, çünkü vucudunuz daha fazla doğal yağ üreterek cildinizi besleyecek. Artirit, romatizma ve benzeri kemik ve eklem sorunlarınız, bel, boyun, sırt problemleriniz, geçmeyen baş ağrılarınız, bozuk kan dolaşımı, sindirim bozuklukları, depresyon, şeker, yorgunluk hissi, böbrek ve karaciğer rahatsızlıkları, mide problemleri, tüm iç organlarınızda mevcut olan hastalıklarınız ve vücüdunuzda vedalaşmak istediğiniz her türlü sorun için siz de Qigong egzersizlerini yapmaya başlayın.



Dünya şu anda barış içinde yaşanacak bir yer olmayabilir, ama siz kendi içinizde barış dolu yaşamak için elinizden geleni yapmaya başlayın.