24 Şubat 2013

KARNIMIZDAKİ İKİNCİ BEYİN




Çigong Alt Dantien





Çi Gücü Hakkında Batı’nın Yeni Keşfi





New York’taki Columbia Üniversitesi’nde görevli nörobilimci, anatomi ve hücre biyolojisi uzmanı Prof. Dr. Michael Gershon, 1998 yılında The Second Brain adlı kitabı yayımladı. Çığır açan bu kitaba göre karnımızda ikinci bir beyin bulunuyor. İkinci beyin, asıl beynin bir kopyası. Hücre tipleri, etken maddeler ve reseptörleri aynı. Karın bölgesinde bu kadar çok sinir hücresinin (yüz milyondan fazla) bulunması, bilim insanlarını, bu organı araştırmaya yönlendirdi. Londra Üniversitesi’nden Sabık Prof. Dr. David Wingate, bu alanın öncülerden ve nörogastroenteroloji kavramını keşfedenlerden. Prof. Dr. David Wingate: “Uzun zaman bağırsaklara, basit refleksleri olan bir organ gözüyle baktık. Kimsenin aklına, sinir liflerini saymak gelmedi” diyor.


Çigong eğitimlerinde bu hiç kullanılmayan sinir hücrelerini kullanabilmeyi öğretiriz. Bütün hareketlerin ve yaşamın merkezidir burası.


İkinci beyin (Çi), hem vücut hem de ruhun hayatta kalmasını sağlıyor. Kendisi, psikolojimiz üzerinde belirleyici olan serotonin, dopamin, opiatlar gibi, psikoaktif maddelerin kaynağı. Hatta Valium gibi etkili ilaçların, teskin edici özelliklerini kazandıran benzodiazepin gibi kimyasallar bile burada üretiliyor. Kısacası karın, beyni pek çok şekilde besliyor.


Karnımızdaki beynin, beyne gönderdiği sinyaller, beyinden alınandan daha fazladır. Karın, hastalanıp, kendine özgü nevrozlar geliştirebiliyor. Karın, hissediyor, düşünüyor ve hatırlıyor. Sezgisel kararlarımızı, bu içsesi dinleyerek alıyoruz. Dünya üzerindeki bütün kültürlerde duyguların, bedenimizin merkezinde oluştuğu ifade edilir. Bir zorluğu aşarken göbek çatlatmak ya da sevinçten göbek atmak; sinirin mideye vurması; açlıktan karnın zil çalması veya dünyayla göbek bağı vb. deyişler bunu doğrular gibi. Beynimizin, içsesimizin fısıltılarını kabullenmesi, karnın, beyne üstün gelmesi anlamına gelmiyor. En azından beynimizin dışında, başka bir merkezin olduğu söylenebilir.


Vücuttaki serotonin miktarının yüzde doksan beşi bağırsaklarda bulunur; sindirimin tetiklendiği yer. Bağırsaktaki sinir hücreleri beyne sinyal göndermek için yine serotonin kullanır. Bu bilgi ağrı, ekşime, gaz, reflü vb halde duygularla iletişim kurarak bizim neyi yiyip neyi yemememiz konusunda eğitici bir rol oynar.


Beynin karındaki beyne tesiri var mı?


Evet. Heyecan vb duygular için beyin karındaki beyne sinyal gönderir. Karnımızda karıncalanma, bir hoşluk ya da sızı oluşur. Karın da beyne geri mesaj yollayarak mutlu ya da mutsuz olduğunu iletir. Karın, beyinden bağımsız olarak da bu duyguları hissedebilir.


Çok enteresandır; kolit vb o bölgeye dayalı hastalıklarda çoğu zaman hastalığın psikolojik nedenlere dayalı olduğu söylenip profesyonel destek almamız tavsiye edilir. Doktorlar, bunu yaratanın beynimiz olduğunu anlatırlar. Bu doğru ama bunu yaratan ikinci beynimiz.


İkinci beynin, beyindeki tüm hücrelerin aynısına sahip olmasının dışında en şaşırtıcı özelliği kendi başına yeni hücreler de üretebilmesi. Çigong’da Çi’yi etkili bir şekilde kullanabilmek için yapılan özel çalışmalar sonrasında bu bölgede var olup da hiç kullanılmayan sinirler kullanılmaya, ustalaştıkça da buradaki sinir hücreleri kendini yenileyip çoğalmaya başlar.


Alt Dantien – Çi’nin Merkezi


Vücutta hareket eden her mekanizmanın başlangıç noktası Çi bölgesidir. Buraya “alt dantien” denir. Yani kollarınızı kaldırdığınızı ya da yumruk attığınızı düşünün; hareket omuzdan çıkıyor gibi görünür ancak tetiklendiği ilk yer bu bölgedir. Bu bölgeyi etkili şekilde kullanmaya başladığınızda her hareketiniz daha kolay olmaya ve etkili sonuç vermeye başlar. Hareketlerinizden kaynaklı ağrı, sızı ve sakatlanmalar son bulur. Yerçekimiyle barışık bir şekilde yaşamaya başlarsınız.




Alt dantien toprakla havanın birleştiği yer olarak kabul edilir. Bu bölge aynı zamanda yaratıcı bölgemizdir. Kendimizi yaratıcılığımızla ifade ettiğimiz yer burasıdır. Bu bölgeyi harekete geçirerek bütün vücudun ihtiyacı olan enerji akışını düzene sokarız; meridyenlerle çakraları dengeleriz. Bu bölgenin verimli şekilde kullanılması özellikle de cinsel enerjinin artmasına yardımcı olur. Burada harekete geçen kavuniçi enerji topumuz Çi’den başkası değildir. Sakinken Çi fazlası burada toplanır. Çigong eğitimlerinde bu bölgeye nasıl Çi depolanacağı ve depolanan Çi’nin gerektiğinde nasıl kullanılacağı gösterilir. Enerjinin doğru akışı açısından da bu bölge “su” ile de alakalıdır. “Bırak gitsin” felsefesini uygulayabilmemiz için bu bölgedeki enerji akışının düzenli olması gerekir. Yoksa burada sıkışan enerji sıkışan duygularımızı da temsil eder (bağımlılık, cinsel problemler, ego, endişe, kaygı vb). Düzenli Çigong hareketleri ve ağaç duruşu ile bu bölgedeki enerji akışı mükemmel seviyeye getirilir.


Yine bu bölge doğru nefes alıp verme tekniklerini uygularken odaklanacağımız yegâne noktadır. Nefesimizi buradan alıp veririz. Ters nefes tekniği kullanılarak Çi’nin daha güçlü bir şekilde öğrenilmesi de mümkündür. Karındaki beyin eğitilirse gerçek beynin önüne geçmeye başlar. Normalde beyinde var ettiğimiz blokajlar kalkmaya başlar. Yapamam, edemem, hayatta olmaz canım, dediğiniz şeyleri güle oynaya yapmaya başladığınızda hayat çok eğlenceli bir hale gelecektir. Stresin ve buna dayalı her türlü sorunun da önüne geçmiş olursunuz.


Videolarına çok sık rastladığınız Şaolin rahiplerinin Çi’yi etkili şekilde kullanarak acıya dayanıklılıkları, güç gösterileri, cisimlere hükmetmemeleri, “ölümsüzlük” mertebesine ulaşmaları hep bu alt dantien dediğimiz ikinci beynin kusursuz kullanımıyla gerçekleşmektedir.


Kinestezi, “kaslar, eklemler, tendonlar arasında mevcut olan sinirsel elementlerin yaşadığı meditatif deneyimler ve vücut hareketleri ile uyarılmasıdır.” Bilinçaltındaki zihin normalde mantıksal zihnin almadığı sinyallere ulaşır ve anında kendiliğinden tepki verir.


Çigong doktorlarının teşhis ve tedavi başarısı tamamen bu kinetik farkındalığın maksimum kullanımından kaynaklanır. Kendi vücutlarında aniden oluşan üşüme, sıcaklık, titreme gibi duygular zihin altında bir iletişim kurulmak istendiğine işarettir ve hastanın vücudundaki problemli yeri doğrudan kendi vücutlarında belirleyen faktördür.


Alt dantieni kullanmada ustalık kazanan uygulayıcılar orta dantien ve üst dantieni kullanmaya hak kazanırlar. Burada dikkat edilmesi gereken şey, alt dantieni kullanmakta ustalık kazanmadan üst dantieni (üçüncü göz) kullanma konusunda acele eden şifacıların Çi’de sapma ve duygusal istikrarsızlık yüzünden tehlikeli durumlar yaşayabileceğidir.

04 Ocak 2013

Çigong ve Meme Kanseri




Geleneksel Çin tıbbında meme kanseri, göğüsler üzerinden geçen karaciğer ve akciğer meridyenine bağlıdır. Dışa vurulamayan ya da çok güçlü negatif duygu birikimleri, yüksek derecede öfke ya da üzüntü olarak ortaya çıkar. Bu da kanserin oluşumuna zemin hazırlar. Kadın vücudundaki en zarif ve hassas organ olan “meme” de en belirgin hedefidir.





Batı tıbbı “meme kanseriyle savaş” adı altında bir tedavi yürütür. Medya da buna yardım eder. Amaçları kansere saldırıp yenerek hayatta kalma mücadelesini kazanmaktır. Çigong yaklaşımı ise biraz daha farklıdır ve toksinleri temizleme, duyguları dengeleme ve bağışıklık sistemini güçlendirme yoluyla kanserle mücadele etmeye odaklanır. Doğu’daki terapiler işgalcileri ilaçla öldürmeye çalışmaz; amaç daha çok vücudun geri kalan her bir hücresini iyileşmek üzere mücadele için etkin kılmaktır. Dengesizlik içe dönük olduğu için, kişi hem dönüşüm hem de iyileştirme yetisine kendisi sahiptir. Çigong, kişinin özünde olan iyileştirici gücü etkin kılmayı ve bağışıklık sistemini harekete geçirerek, hasta olan kişi ne kadar güçsüz ve çaresiz durumda olursa olsun sağlığını geri kazandırmayı hedefler.





Madam Guo Lin, Çigong sayesinde hem rahim hem de mesane kanserinden kurtulmayı başaran örnek bir kadındır. Önce rahim için bıçak altına yatar ancak iyileşemediği gibi kanser bu sefer de mesaneye yayılır. Altı ay ömür biçilen Lin bunu kabullenmez ve Taoist kökenli ailesinden gelen dürtüyle Çigong yapmaya karar verir. Düzenli ve kararlı Çigong çalışmaları sonucunda altı ay içinde kendini tamamen iyileştirir.





Bu mucizevi sonuçtan ilham alarak kendi Çigong kanser deneyimini paylaşmaya ve öğretmeye başlar. Kullandığı Çigong tekniği, vücuda daha fazla oksijen sağlamak ve toksinlerden arınma üzerine kuruludur. Bu egzersizler, kanserin düşmanı olan oksijen sayesinde diğer tüm kanser hastaları üzerinde etkili olmuş ve büyük ölçüde iyileşme sağlanmıştır. Çigong bu sayede pek çok klinikte pratisyenler tarafından kullanılmaya başlanmıştır.





Nefes alabildiğiniz sürece Çigong ile kendinizi tedavi etmeniz son derece basit. İnsanların pek çoğuna yazılarımla ulaşma fırsatı bulabildiğim için yüz yüze gelmediğimiz halde iyileşmelerinde ciddi aşama kaydettiğimiz pek çok danışanım olmuştur. Yazışmak bazen yüz yüze gelmekten daha etkili bir terapi şekli olabiliyor. Problemi olan kişi kendini daha rahat ifade edebiliyor. Problemlerin çoğunu da ilk önce zihinsel boyutta inceleyerek başlamış hatta daha bu boyutta çözüme ulaştırdığımız olmuştur. Meme öncelikle analığı temsil eder. Beslemeyle alakalıdır. Meme kanserinde de en çok rastlanan zihinsel nedenler kendinden başka herkesi aşırıya kaçan şekilde düşünmek; başkalarını kendinden ön planda tutmak; kendini beslemeyi reddetmek; kendini beslemek yerine diğerlerini beslemek; aşırıya kaçan analık ve koruma içgüdüsü; öfkeden deliye dönmek; aldatılmak; evli kadınlarda genelde kocaya karşı duyulan öfke ya da üzüntü; beklenmedik ani üzücü şok edici haberler, acı ve keder olarak görülüyor.





Çoğu zaman çocuğunun büyüdüğüne ve onu kendi haline bırakması gerektiğine inanmak istemez anneler. Koruyacağım derken bunda aşırıya kaçmak onu özgür bırakmaz. Kendi deneyimlerini yaşama fırsatını elinden alırsınız. Çigong zihin ve beden bütünlüğüne dayandığı için herhangi bir enerji ya da hareket çalışmasından önce bunun derinlerine inmekte fayda oluyor. Daha önceki yazılarımda bahsettiğim İngilizce “let go” olan “bırak gitsin” felsefesi buna en çok yardımcı olan şeydir. Sorunları zihinsel/ruhsal boyutta çözmezseniz yapacağınız egzersizler sizi belki kanserden ilk etapta kurtarır ama içinizde var olan öfke, üzüntü vb duygular onu kısa bir süre sonra tekrar ortaya çıkaracaktır.





Sizlere öncelikli tavsiyem, meme kanserine yol açan zihinsel nedeni bulup onunla vedalaşmanız olacaktır. Nedeni tanımladınız, şimdi onu olduğu gibi kabul edin. Yani “Evet böyle bir durum var ve ben bunu şu anda yaşıyorum.” Daha sonra bu duruma şefkatle yaklaşın ve içinizde duyduğunuz öfke ya da her ne ise onu sevgiye dönüştürün. Son olarak da onu sonsuzluğa gönderip vedalaşın.


Bunları sağlayabilmenin en etkili yollarından biridir Çigong meditasyonu. Meditasyon doğru nefes kullanımı sağladığı, bol oksijen ve toksinlerden arınma içerdiği, zihnimizi boşalttığı, rahatlamamıza yardımcı olduğu ve bu sayede “bırak gitsin” yapmamızı sağlayabildiği için en etkili silahtır. Buna ek olarak bağışıklık sistemini güçlendirecek ve meme bölgesine ve ilgili meridyene ait Çigong hareketlerini düzenli yaparak çok kısa sürede meme ile alakalı her türlü sorundan kurtulmanız son derece basit olacaktır.





Kemoterapi ve radyasyon esnasında kadınlar çok güçsüz düşer ve bağışıklık sistemleri zayıflar. Eğer bunları reddetme gücünüz yoksa bunların yan etkilerini azaltmak, kaybolan gücünüzü toparlamak ve bağışıklık sisteminizi güçlendirmek için her zamankinden daha fazla Çigong’a ihtiyacınız olacaktır. Çigong’u ne kadar sahiplenir ve yılmadan hareketlerle meditasyonu entegre halde düzenli bir şekilde yaparsanız hastalıklardan o kadar kısa sürede kurtulur ve sağlığınıza kavuşursunuz. Yapmaya devam ederek de sağılığınızı koruma altına alırsınız.





Meme kanseri için Çigong egzersizleri neler içerir?





Öncelikle temel Çigong kurslarında öğrettiğimiz “dantian” bölgesinden nefes alıp vermekle başlıyoruz. Bu alışılagelmişin dışında mide kısmında çoğunun diyafram nefesi dediği nefes alış veriş tekniği. Burundan alıp veriliyor ve ciğerler kullanılmıyor. Bu nefes tekniğinde sağlanan pratik ile günlük enerji seviyeniz artıyor ve bağışıklık sisteminiz güçleniyor. Bunu ister meditasyon ciddiyetinde lotus oturuşu ile, ister yatarken, ister seyahatte, her zaman yapabilirsiniz. Yapmanız gereken bütün dikkatinizi nefesine yoğunlaştırmak ve nefes alıp verme farkındalığınızı artırmaktır. Bir süre sonra göreceksiniz ki korkularınız, öfkeleriniz, heyecanlarınız daha şimdiden sizinle vedalaşmaya başladı. Yerini sakinliğe, olumlu düşünce ve tavırlara bıraktı. Eğer farklı bir meditasyon yapıyorsanız, ikisini birleştirip bunu yaparken kendi mantranızı bile ekleyebilirsiniz.





Öncelikle hatırlayın, bu egzersizler meme kanseri yanında tüm diğer kanser türlerine şifa olmaktadır.





Yürüme egzersizi: Tercihen doğal bir alanda, gürültü, kirlilik karmaşa olmayan bir yerde yapılması uygundur. Etrafınızda ağaçların, çiçeklerin, kuş seslerinin olması maksimum şifayı getirecektir. Danışanlarımı Dalyan’a davet etme nedenim de bu. Bu yürüme egzersizini daha çok buz pateni yaparken ellerin aldığı şekle benzetebilirsiniz. İki el de aynı anda ayakların ritmine göre sağa ve sola hareket eder. Yani asker gibi ya da uygun adım yürüyüşün aksine dans eder gibi bir yürüyüş söz konusudur. Eller sağa ya da sola birlikte dönerken baş da hafiften onları takip eder. Bir ayak öne atıldığında 45 derecelik bir açı oluşturur, diğer ayak nispeten onun tam arkasında yer alarak 45 derecelik ters bir açı alır. Yürüyüş esnasında burundan nefes alınıp tercihen yine burundan, olmadı ağızdan nefes verilir. Kollar sarkaç gibi hareket ederken ritim içinde yürünür. Alınan her nefeste şifa dolu Çi’nin burnumuzdan girerek tüm hücrelere ulaştığı imgelenir. Nefes verirken de içimizde kötü olan ne kadar toksin varsa onlarla vedalaştığımız… Bu yürüyüş her gün en az on ila yirmi dakika tekrarlanır.





Alternatif nefes: Daha güçlü hissetmeye başladığınız zaman nefesinizi iki kerede alıp tek defada vermeyi deneyin. Zayıf hissettiğinizde ise tek defada nefes alıp iki üç defada vermeyi deneyin. Nefesleri adımlarla uyumlu hale getirmeyi unutmayın. Çoklu nefes alış dayanma gücünüz artıracak, çoklu nefes veriş ise daha fazla detoks yapacaktır.





Wu Ming Ejder Hareketleri ve Meridyen Terapisi




Bu egzersizler olabildiğince yavaş ve yumuşak şekilde yapılmalıdır. Çigong ve Tai Çi’nin ana kuralı hareketleri meditatif halde yapmaktır. Çi’yi ellerinizde ve ellerinizin arasında hissedin.

Bunlara ek olarak sunacağımız pek çok ejder (wu ming) ve diğer Çigong hareketleri, duruş teknikleri, beslenme şekli (alkali), meditasyon ve imgelemeler sayabiliriz. Meme kanseri de dâhil olmak üzere tüm hastalıklardan Çigong yolu ile kurtulmak istiyorsanız düzenli ve kararlı bir şekilde yapmanız icap eder. Çin’de pek çok klinikte hastalar günde beş saate yakın Çigong yaparlar. Madam Lin günde iki saat Çigong ile meme kanserinden kurtulmuştu.





Bir diğer önemli husus da, meme kanserine yakalanmadan önce gerekli önlemler zamanında alınırsa, sonradan mücadele vermeniz gerekmez.

Çigong ve Artirit




Çigong ve Artirit





Artirit eklemlerde ağrılara sebep olan ve hareket
kabiliyetini kaybetmemize yol açıp yaşam kalitemizi düşüren bir hastalıktır.
Her gün yaptığımız günlük hareketlerimizi olumsuz yönde etkiler. Çoğunlukla
kronik bir sorun olup ömür boyu sıkıntı çekmemize yol açabilir.


Vücudun çeşitli yerlerine etki eden neredeyse 100den fazla
artirit çeşidi bulunmaktadır. Bunlardan en sık görülenleri Osteo-Artirit ve
Rematoid-Artirit’tir.Eklemlere ek olarak bazı artirit fomları vücuttaki diğer
doku ve organlardaki hastalıklarla ilişki halindedir. Artirit artık sadece bir
yaşlı hastalığı olmaktan çıkıp çocuk-genç demeden her yaştan insanı etkisi
altına almaya başlamıştır.





Artiritin en ciddi formlarında yer alan en önemli fiziksel
problem iltihaplanmadır. Bu durum vücudun problemli bölgede yarattığı şişme,
kızarıklık, ağrı ve harekette azalma şeklini alan bir reaksiyonudur. İltihap,
vücudun eklem bölgelerindeki herhangi bir blokaja karşı verdiği bir cevaptır.













Çigong ile Tedavisi





Binlerce seneden bu yana Geleneksel Çin Tıbbı doktorları
hastalarına Taichi ve Çigong ile artiritten kurtulmanın yollarını öğretiyor.
Sadece birkaç haftalık basit bir birlikte çalışma yöntemi ile artirit
hastalarının sıkıntıları önemli ölçüde yok oluyor ve günlük yaşantılarına devam
edebiliyorlar. Bu hareketleri ve Çigongu yaşam tarzı haline getirenlerde ise
artirit sadece kağıt üzerinde kalıyor. Eğitimde gösterdiğimiz yaklaşık 10-15
hareketten oluşan çalışmalar ile hastalar ağrılarından kurtulmaya ve daha önce
yapamadıkları hareketleri yapmaya, yaşam kalitelerini büyük ölçüde artırmaya
başlıyorlar.





Amerika ve Avustralya'da remotolojistler, iltihaplarından
kurtulmak üzere artık hastalarına antibiyotik gibi ilaçlar yazmak yerine, başta
Çigong ve Taichi olmak üzere egzersiz yapmalarını öneriyorlar. Yine bu
doktorlar, uygulanan çalışmalar sayesinde eklemlerin hastaların ritmik
hareketlerini geliştirip hareket kabiliyetlerinde büyük artış görmüşler.
Fizyoterapistlerin görüşü de aynı yönde: hareketlerin filmlerdeki gibi ağır
çekim bir yapıda yapılıyor olması hastaları hiç yormuyor ve zorlamıyor. Aksine
bu hareketler eklemlerin her zamankinden daha fazla bir açıda dönebilmesine,
esnekleşmesine ve hareketleri daha kolay yapabilmelerine yardımcı oluyor.
Eklemler kadar onları saran kaslar da zamanla güçleniyor. Zira kaslar eklemleri
koruma görevini üstleniyor. Hem kasların hem de eklemlerin güçlenmesi hastanın
hareket kabiliyetinde artış, ağrılarında ise azalışa neden oluyor. Hem
Taichi'nin hem de Çigong'un verdiği iç huzur ve dinginlik, beden-zihin
dengesini de sağladığı için, hastalar bu hastalığa asıl neden olan zihinsel
problemlerden de kurtulmaya başlıyorlar. Yine Çigong'un temel faydalarına göz
atacak olursak, iç organların ve omurganın yerlerine yerleşmesi, Çi enerjisinin
vücutta bloke olmadan kusursuz şekilde yol alması, meridyenlerin dengeye
girmesi artiritle alakalı alakasız diğer tüm rahatsızlıkları da komple şifaya
ulaştırıyor.





Dizlerinde artirit olan teyzelerimde Çigong hareketlerini
ilk denediğimde sonucun daha ilk hafta olumlu bir hal alacağını açıkçası ben de
ummuyordum. Şimdi bütün teyzelerim, abim, yengem, komşu teyzeler, hatta 90
yaşındaki annanem evlerinde diz, bel ve boyun hareketlerini aksatmadan
yapıyorlar:) Daha komiği annaneme "sen napıyorsun?" dediklerinde, Çigong
garip bir kelime olduğu için "Çin Duası" yapıyorum diyor :)


Yerlerinden kıpırdayamayan pek çok hasta artık kendi
başlarına yataktan kalkabiliyor, yürüyebiliyor, günlük ihtiyaçlarını
karşılayabiliyorlar. Ağrıları azalıyor, hatta yok oluyor. Kuvvetlenen eklemleri
ve kasları ile gün geçtikçe günlük yürüyüşlerini yapmaya, seyehat etmeye, hatta
spor yapmaya başlıyorlar. Kimisi tüm bunlara birden veda edip fabrika
ayarlarına geri dönüyor ve doktorlarını da şaşırtıyor.





Çigong böbrek üstü bezlerinin salgıladığı stres hormonlarını
engeller, timüs ve diğer bezleri uyararak bağışıklık faktörlerini harekete
geçirir. Timüs bezinde, dalakta, lenf düğümlerinde ve kemik iliğinde sinir
lifleri vardır. Çigong doğru hareketler ve zihinde yarattığı dinginlik ile bu
sinirler arasında online (çevrimiçi) iletişim sağlar. Çigong'un doğal steroid
üretimini artırma gibi bir özelliği bulunmaktadır. Bu da özellikle artirit
oluşumunu engeller.


Çigong'da öğrenilen doğru duruş ve hareket teknikleri ve
meditasyon ile eklemler üzerindeki baskıyı kontrol almayı ve kaslarımızı
eğitmeyi öğreniriz. Bacak kasları gevşeyip, alt kısımdaki kan dolaşımı dengeye
girdiğinde kalbin yükü de azalır, lenf bezleri daha çok çalışır. Enerji
sarfeden bir mekanizmadan enerji üreten bir mekanizmaya geçiş yaptığınızda, artirit,
sıvı kaybı, kireçlenme, kemik erimesi, selülit gibi sorunlarınızla
vedalaşabilir, daha zinde ve enerjik olabilirsiniz. Sürekli kasılan kaslar ve
dengesiz eklemler Lock Down sendromuna ve bu da artirit gibi hastalıklara yol
açar. Mekanik sistem üzerindeki stres azaldığı zaman ise Çi düzene girer ve
ağrılarımız yok olur. Yaşınız ne olursa olsun tüm bu hastalıkların her zaman
düzenli Çigong ile geriye döndürülme imkanı vardır.

31 Ekim 2012

Çigong ve Seks




Hem öğrencilerimin hem de dostlarımın çigong vb öğretiler hakkında sıkça sorduğu komik bir soru var. “Hocam şimdi biz günün belli saatleri paso çigong, ağaç duruşu, meditasyon yapıp duruyoruz. Peki, sürekli sakinlemekten bir süre sonra cinsel yönden bir sıkıntı çeker miyiz?” Aynı soruyu muzip bir İsveçli öğrenci Çinli ustaya sormuştu. Çinli hocanın cevabı çok basitti: “Onu kullanmak istediğinde sana her zamankinden daha güçlü olarak geri döner.” Bazıları da haritanın o tarafındaki insanların seksle fazla alakalı olmadıklarını sanıyor. Hâlbuki Taocu seks ve Kamasutra, bu konuda ansiklopedi yazılmış örnekler.



Bundan beş bin yıl önce, Taocu Çin’de hekime giden kadınlara çeşitli tedavilerin yanı sıra cinsel terapiler de önerilebiliyordu. Örneğin, böbreklerinde sorun olan bir kadına, doktor, akupunktur tedavisi ile belli başlı bitkiler vererek eve gidip bir ay boyunca günde üç defa üstte ters oturuş pozisyonunda seks yapmasını söyleyebilirdi. Bu pozisyonun açısı itibariyle hasta olan sakral (seks çakrası) bölgeye doğrudan çienerjisi giderdi.





Peki reçete şeklinde seks yapmak neden tavsiye edilen bir şeydi?


  1. Orgazm en güçlü topraklama yöntemlerinden biridir. Stresten kurtulmak için birebirdir. Orgazma ulaştığınızda bir dolu oksitosin salgılarsınız. Bu da sizin stres hormonlarınız için panzehirdir.

  2. Evliliğinizin ya da beraberliğinizin yapıtaşıdır. Tutkal vazifesi görür.

  3. Yaşlanmayı geciktirir. Hücre yenilenmesi demektir. Düzenli seks sizi diri ve genç tutar.

  4. Sizi daha yaratıcı yapar. Sakral çakradan gelen enerji yaratıcı enerjidir.

  5. Kalbinize de faydalıdır. Haftada üç kez orgazm olmak kalp krizi ve yüksek tansiyon riskini azaltır.

  6. Bağışıklık sistemini güçlendirir. Boğazınız mı şişti? Düzenli seks yapanların yüzde otuz daha güçlü bir bağışıklık sistemine sahip olduğu bilgisini değerlendirin.

  7. Yeniden doğmuş gibi hisseder, kendinizi bulursunuz.

  8. Aynı zamanda iyi bir ağrı kesicidir. Özellikle baş ve migren ağrılarına birebirdir. Cinsel ilişki sırasında salgılanan endorfin, ağrıları en az yüzde yetmiş oranında yok eder.

  9. Seksersiz! Evet düzenli yapılan seks, egzersiz gibi fazla yağların yakılmasına yardımcı olur. Bütün aktiviteler içinde en fazla kalori yaktıranlardan biridir.

  10. Sizi daha çekici yapan feremonlardan, saçlarınızı ve cildinizi daha canlı yapan östrojene kadar, üzerinizde mucizevi bir çekicilik mıknatıs taşırsınız.





AKTİF SEKS HAYATI İÇİN ÇİGONG





Sadece çigong ısınma hareketlerinde kullandığımız diz ve bel çevirme hareketleriyle bile, pelvik bölgedeki enerjiyi harekete geçirdiğinizden dolayı her zamankinden daha güçlü bir cinsel hayatı, libidoyu, düzenli âdet görmeyi, üretkenliği ve cinsel sağlığı garanti ediyorsunuz.





Düzenli Çigong hareketleri, doğru nefes teknikleri ve meditasyonlar cinsel hayatınızı düzene sokuyor. Dan-tian bölgesine yapılan doğru nefes teknikleri ile böbrek ve böbreküstü bezlerinde enerji üretiriz.  Bu enerjiye seks enerjisi de (jing) denir. Batı tıbbında da sağlıklı böbreküstü bezlerine sahip olanların cinsel isteklerinde artış kanıtlanmıştır.





Çigong rahatlama teknikleri hem cinsel isteğimize olan hassaslığı artırmada hem de cinsel arzularımızı dizginlemede bize yardımcı olur. Bu da bizim cinsel hayatımızı kontrol altında tutmayı; ereksiyon süresini uzatmayı; karşı cinsle uyum ve denge içinde olmamızı sağlar. Sadece basit bir ağaç duruşu meditasyonunda, jogging yapan bir sporcudan daha fazla kan dolaşımı sağlandığı ispatlanmıştır. Cinsel organlara düzenli kan pompalanması cinsel performansın artmasına yol açar. Örneğin “geyik” Çin felsefesinde zarafet, güzellik ve çeviklik demektir. Geyik duruşu ile cinsellikte bolluk sağlanır. Kıvrılarak yatan ve toynağını genital bölgede tutan geyik gerekli jingenerjisini uykusunda depolar. Bu, akışkan yapıya sahip olan jing enerjisinin kaçıp gitmesine engel olur. Tam tersine, aksi istikamette yol alarak böbrekleri, kemikleri, sinirleri, kan dolaşımını ve beyni güçlendirir; üreme ve endokrin sistemini iyileştirir. Taocu yaklaşım uzun ömrün sırrının jing enerjisine sahip çıkmakta olduğunu savunur. Geyik duruşunun hem DHEA (böbreküstü hormonları) hem de sperm seviyesinde artış sağladığı, yaşlanmaya dayalı kayıpları minimuma indirdiği biliniyor.





Yaşlanan insanlarda jing enerjisi kaybolmaya başlar. Bu yüzden cinsel problemler, hafıza sorunları ve yaşlılık belirtileri görülür. Bu geri dönülmez bir şey değildir. Düzenli çigong ile geri dönüşüm başlatılabilir.





Vücudumuza fazladan çi enerjisi almanın tek yolu sevişme esnasında seks enerjimizi tekrar çi‘ye dönüştürmektir. Bu da bize fazladan yüzde otuz ila yüzde kırk civarında yaşam enerjisi kazandırır.



Normal bir orgazm esnasında yaşam enerjimiz dışarı akıp gider. Ancak bu orgazmik enerjiyi dışarı kaçmasına izin vermeden içeride tutmayı öğrenirsek, hem yaşam enerjimiz heba olmaz, hem katlanarak artar ve muhtemelen daha önce hiç yaşamadığınız komple vücut orgazmı denen farklı bir deneyim yaşarsınız.





KOKU VE YİN YANG DENGESİ


Batı’daki boşanma ve ayrılıkların başlıca sebebi olarak deodorantlar gösteriliyor. Birbirlerinin doğal kokularını alamamanın çiftlerde içgüdüsel olarak uyumsuzluk algısı yarattığı düşünülüyor. Güzel ama doğal koku, cinsel birleşmeden önce yapılan hijyenik temizlik büyük önem taşır. Bu temizliği yaparken bile doğal sabunlar kullanılması önemlidir. Saça sinen kimyasal ve aşırı kokan şampuanlar yine aynı uyumsuzluk hissini yaratacaktır. Cinselliğin yaşanacağı mekân da önemlidir. Mekânın estetik, temiz, derli toplu, güneşten ya da aydan doğal ışık alan, doğal, hoş kokulu (tütsü vb) ve havadar olması önemlidir. Her iki tarafın da bunu isteyeceği uygun zaman olması, iyi halde ve sakin olmaları gereklidir. Ortamdaki yin yang dengesi bozuk ise bunun çiftler üzerindeki dengeye de bir faydası olmaz.





Cinselliği duygusal problemlerden kaçış için kullanmayın. Öfke vb duygular cinselliğe de zarar verir. Bu gibi sorunları önceden çözün ve mutlu bir birleşme sağlayın. Âdet döneminde eski hücreler atılır ve hücreler yenilenir. Bu dönemde çiftler cinselliğe biraz tatil vermelidirler. Her iki taraf da bu esnada enerji toplar.





Yin yang belki de çiftlerin birbirlerine yakınlaşmalarında en güzel örnek teşkil eder. Zira çiftlerin birbirlerini koklamaları, dinlemeleri, hissetmeleri, nefes alıp verişlerini ahenkle birbirlerine uyumlu hale getirmeleri en güzel yin yang uygulamasıdır. Kaşık pozisyonunda uyumak belki de en güzel yin yang’dır.





Cinselliği en doğal, en uyumlu haliyle yaşayın. Bunun bir kuralı, uyulması gereken teknikleri yoktur. Çigong sadece bunu en sakin, en sevgi dolu, sağlıklı şekilde ve uyum içinde yapmanıza yardımcı olur. Sevgi dolu ve uyumlu yapılan seks, sevginizi göstermenin ve paylaşmanın en güzel ve en doğal yoludur.

17 Eylül 2012

Qigong ve EFT




Qigong ve Duyguların Gücü (EFT)





Kuraldışı Dergi‘de çıkan ilk çigong yazısını okuyanlar Çin’e gitme sebebimin seyrettiğim bir video olduğunu hatırlayacaklardır. Hani kanser olan bir kadın ile onu üç dakika içinde iyileştiren çigong uygulayıcılarının gösterildiği video. İşte bu videoyu dünyaya tanıtan kişi Gregg Braden adında bir yazar. Bilimle spiritüelliği birleştirmeyi amaç edinmiş bir kişisel gelişim uzmanı. (Aşağıda bu videoyu seyredebilirsiniz).





Gregg Braden kanser olan bir kadının çigong uygulayıcıları tarafından üç dakika içinde duyguların diliyle nasıl iyileştirildiğini bu video yardımıyla bizlere aktarıyor.





Filmde mesanesinde yedi santimetre tümör olan ve kanser teşhisi konulan bir kadın var. Doktorlar yapılacak bir şey olmadığını söyleyerek kadını gönderiyorlar. Kadın umudunu yitirmeyip Çin’e gidiyor ve ilaçsız hastane denilen tedavi merkezinde çigong uygulayıcılarını buluyor. Çigong uygulayıcısı bu üç kişi kalplerinde en doğrusunu hissetmek üzere yetiştirilmişler. Dolayısıyla kalplerinde öyle bir duygu yaratıyorlar ki, kadının zaten ve çoktan iyileşmiş olduğu hissini yaşıyorlar. Ultrasona bağlanan kadının mesanesi ikiye bölünmüş ekrana yansıtılıyor. Ekranın yarısında tedaviden önceki statik hali, diğer yarısında da gerçek zamanlı hali izleniyor. Kadın narkozda değil, her şeyin farkında ve ayık durumda.





Uygulayıcılar kadının zaten iyileşmiş olduğu hissine yoğunlaşarak birtakım kelimeler kullanarak (bunların tercümesi “Sen zaten iyileştin” gibi bir anlama geliyor) kadına enerji yolluyorlar. Bu kelimelerin sihirli bir yanı yok, sadece bu kelimelere hissettikleri yoğun duyguları yüklüyorlar; herhangi başka bir söz de olabilirdi kullandıkları. Gerçek zamanlı ekranda yer alan tümör gitgide küçülüyor ve sonunda yok oluyor.





Çigong uygulayıcılarının binlerce yıldır kullandıkları bu yöntem Batı’da uygulanan EFT tekniğinin de kaynağı aslında.





EFT, Stanford’lu bir mühendis olan Gary Craig tarafından geliştirilmiş bir enerji tekniği. Adını da “Duygusal Özgürlük Teknikleri” anlamına gelen “Emotional Freedom Techniques” kelimelerinin baş harflerinden alıyor.





Aslında enerji teknikleri pek de yeni bir konu sayılmaz: Çinliler 5000 yıldır enerji sistemini, meridyenleri ve bunun sağlık üzerine etkisini zaten biliyor ve başarıyla kullanıyorlar. Çigong uygulayıcılarının binlerce yıldır bildikleri bir yöntem yani.





Epey zamandır Doğu’nun bilgi birikimi Batı’nın analitik yaklaşımıyla sentezlenerek sadeleştiriliyor ve herkesin kısa sürede öğrenerek kendi başına rahatlıkla uygulayabileceği pratik teknikler haline getiriliyor. EFT de Çin tıbbındaki enerji meridyenleri ile Batı’nın kinesiyoloji ilminin çok başarılı bir sentezi. EFT’yi akupunktur, akupressure gibi tekniklerin iğnesiz yapılan bir versiyonu olarak da değerlendirebiliriz…





EFT’nin, anksiyete, korkular, fobiler, travmalar, yas, kızgınlık, suçluluk gibi duygusal bozukluklardan, performans geliştirme (iş dünyası, kariyer, satış, spor…) ve ilişkilerin iyileştirilmesine varan oldukça geniş bir yelpazede uygulama alanı var.













“Kim” olduğumuzun gerçek doğasından uzaklaştığımızda kanser denen meret kendine yer edinir. Yani, hayatımızı hak ettiğimiz en iyi ve en doğru şekilde yaşamaz, bunu ihmal etmekte de ısrar edersek maalesef yakamıza yapışıveriyor. Bazen bunda asıl suçlu biz olmayabiliyoruz çünkü gerçekte kim olduğumuz hakkında sistem tarafından kandırılmaya devam ediliyoruz. Yapmamız gereken sadece hatırlamak! Buna aydınlanma da diyorlar. Ve şu anda tüm dünyada her şey çok daha kötüye gidiyor gibi görünse de aslında gerçekleşen bu.

05 Temmuz 2012

Alkali Beslenin...Kanseri Yenin!




Evet başlığın çok iddialı olduğunun farkındayım. Ancak Çin'lilerin her zaman dediği gibi, en komplike sorunların çözümleri en basit olandır.



Kanser kesinlikle bir hastalık değildir. Kanser bir uyarı sistemidir. Şimdiye kadarki yaşantımızı gözden geçirmemiz gereken bir uyarı sistemi... Beslenmemizi, iş hayatımızı, aile yaşantımızı, kendimize ve insanlara karşı davranışlarımızı, stresimizi, ve pek çok faktörü düzeltip yoluna koymamız için önümüze konulmuş bir fırsattır kendisi. Kanserin nedenlerinden %85ini stres oluşturur, beslenme vs sadece %14 içindedir.





Kanser asidik
sıvı'dır (mantar). Hücrelerin içerisine yerleşip belirli bir bölgede toplandığında
kendisini mantar hastalığı şeklinde gösterir. Kanser, Diabet, MS, Artirit, Akne,
Egzama ve diğer bütün hastalıklar ASİDOZ'DAN KAYNAKLANIR. ALKALİ HALE
GELDİĞİNİZDE HASTALIKLARINIZIN HEPSİNDEN ( %99 ) KURTULURSUNUZ











Vücuttaki
Asidik Oluşumu




Vücudumuzdaki bütün canlı hücreler atık
üretirler. Tüm besinler hücrelere vücudumuzdaki sıvılar yardımıyla taşınırlar
ve oksijen ile yanarak enerji haliine dönüşürler. Yediğimiz ne olursa olsun bir
atık ortaya çıkar. Bu atıklar idrar ve ter yoluyla atılır. Atıklar temel olarak
asidiktir. Bunun sonucunda idrarımız düşük bir pH dengesine sahip olur. Bahsi
geçen atıkların hepsini vücudun atması mümkün değildir. Yaşam ve beslenme
tarzı, besin türleri ve tüm çevresel koşullar bu atıkların oluşumunu
hızlandırır.





Atılamayan
Asidik Atıklara Ne Olur?




Bu atıklar katılaşmış atıklara dönüşürler,
örneğin; kolesterol, yağ asidi, böbrek taşı v.b gibi ve bilemeyeceğimiz şekilde
vücudun içinde her hangi bir yerde birikir ve yerleşirler. Vücuttan atılamayan
ve biriken bu asidik atıkların birikimi yaşlanma sürecini hızlandırır. Alkali
besinler ve su, asidik atıkların atılmasını kolaylaştırarak vücudumuza yardımcı
olur. 


       


İnsan vücudu çok zeki
ve yeteneklidir. Gittikçe artan asitin yaşamsal organlarımıza hasar vermesini
engellemek üzere vücudumuz savunma mekanizmalarını düzenlemeye başlar. Asidin yağ
hücreleri içinde depolandığı bilinmektedir. Bütün bunlara rağmen asit herhangi
bir organla temas edecek olursa, dokuyu içinden çürütebileceği bir delik açma
şansı da bulur. Bu durum hücrenin mutasyona uğramasına neden olabilir. Bu
asidik ortamda oksijen seviyesi düşer ve kalsiyum tüketilmeye başlar. Bu nedenle
savunma mekanizması olarak, vücudunuz gerçekte sizi aşırı asidiklikten korumak
üzere şişmanlatır/yağlandırır. Asitlerin toparlanıp paketlendiği tüm bu yağ
hücreleri ve selülit birikimleri yaşamsal organlardan güvenli uzaklıkta
tutulmaya çalışılır. Bu açıdan, şişmanlık yaşamsal organlarınızı zarar
görmekten koruyabilir.





Birçok insan artık
kendisini hiç iyi hissetmiyor. Birçokları da kendilerini soğuk algınlıkları
veya çevredeki herhangi bir mikroptan çok daha kolay etkilenir halde
buluyorlar. Bundan daha ciddi olan ise lupus, romatoid artrit, multipl skleroz,
kronik yorgunluk sendromu ve fibromiyalji sendromu gibi otoimmün
rahatsızlıklardaki artışlardır. Özellikle de genç yaşlarda...











Alkali-Asit dengesinin bozulması:




  • Vücudun
    mineral ve diğer besileri alma kapasitesini düşürür

  • Hücrelerdeki
    enerji üretimini olumsuz etkiler

  • Hasarlı
    hücrelerin onarılması kapasitesi yeteneğini düşürür

  • Vücudun
    detoks yeteneğini azaltır

  • Vücudu
    bitkin ve hastalıklara açık hale getirir






Asit Ne Yapar?





1. Atardamarların
yüzeylerini erozyona uğratıp kardiyo vasküler yapıları zayıflatır.


2. Serbest
radikallerin ve ön yaşlanmayı


3. Kilo kazanma,
diabet ve obezliğe neden olur.


4. Kollestrol
plakaların oluşmasına neden olur.


5. Kan basıncını
bozar, düzensizleştirir.


6. Kritik lipid ve yağ
asidi metabolizmasını bozar, karıştırır.


7. Hücrelere dağıtılan
oksijen miktarında azalmaya neden olur.





Asit Hangi Hastalıklara Yol Açar?





·        
Kardio
vasküler damar setliği, kalp krizi, yüksek kan basıncı


·        
Obezite


·        
MS, MD,
ALS


·        
Karaciğer,
böbrek


·        
Bunama


·        
Bağışıklık
sistemi yetersizlikleri


·        
Ostrepoz


·        
Erken
yaşlanma


·        
Erkeklerde
prostat poblemleri





Yüksek Asit Oluşturan Duygu ve Düşünceler





·        
ÖFKELENMEK


·        
KISKANÇLIK
DUYGUSU


·        
STRES


·        
KORKU VE
ENDİŞE


·        
ŞÜPHE,
KAYGI, SİNİRLİLİK


·        
ACI, KEDER


·        
UYKUSUZLUK
& AŞIRI YORGUNLUK


·        
NEFRET
DUYGUSU


·        
AŞIRI HIRS


·        
AKCİĞER
NEFESİ ALMAK


·        
HAREKETSİZLİK


·        
HUZURSUZLUK


·        
OLUMSUZ
DÜŞÜNCE


·        
GÜRÜLTÜLÜ
ORTAMDA YAŞAM


·        
SÜREKLİ
SOMURTMA, KİBİR


·        
AŞAĞILANMA,
ALINGANLIK


·        
DÜŞMANLIK


·        
UMUTSUZLUK


·        
YALNIZLIK,
İHANETE UĞRAMAK





Yüksek Alkali Oluşturan Duygu ve Düşünceler





·        
KAHKAHA
İLE GÜLMEK


·        
HUZUR DUYMAK


·        
GÜVEN,
SADAKAT, MİNNETTARLIK


·        
SEVİLMEK
& BEĞENİLMEK & AŞK


·        
NEŞELENMEK


·        
AFFETME
DUYGUSU


·        
OLUMLU
DÜŞÜNMEK


·        
DOSTLUK,
ARKADAŞLIK, KABUL GÖRME


·        
YORULMADAN
YÜRÜMEK & EGZERSİZ


·        
DİYAFRAMDAN
DERİN NEFES ALMAK


·        
NAMAZ
& İBADET, DUA ETMEK


·        
MEDİTASYON


·        
NEZAKET
& TATLI DİL & TAKDİR EDİLMEK


·        
DİNLENMEK


·        
SEVİLEN
İNSANLARLA ZAMAN GEÇİRMEK


·        
MÜZİK
DİNLEMEK & ŞARKI SÖYLEMEK


·        
DOĞAYLA,
BAHÇEYLE TOPRAKLA UĞRAŞI


·        
UMUT


·        
DUYGULARI
İFADE ETMEK, PAYLAŞMAK


·        
TENSEL
ZEVK











Alkalin Diyeti Nedir?





Sağlıklı beslenme
(diyet) sonucu vücudun pH dengesi 7.36 ile 7.44 arasında alkali seviyesinde yer
alır. Asit  oluşumuna neden olan
gıdalarla beslenme sonucu bu denge bozulur ve vücut tekrar denge sağlayacağım
derken hayati önem taşıyan bazı minerallerin (potasyum, magnezyum, kalsiyum,
sodyum) kaybı olur. Bu dengesizlik asidoza (asidik pH seviyesi) yol açar ve
asidoz da çlümle sonuçlanabilecek pek çok hastalığa neden olur.





Yediğimiz yemeklerin
pek çoğu (hazı gıdalar, fastfood, 3 beyaz, vb) asidoza neden olacak kadar fazla
asit içerir. Bunlar pH dengesini bozup kronik hastalıklara davetiye çıkarır.


Alkalin diyet yüksek
protein, yüksek yağ, ve düşük karbonhidrat diyetlerinin tam tersidir. Diyetin
nerdeyse %80i alkalin besin tüketimine ve pH dengesini kuracak derecede %20
kadarı da asitli besin yemeye dayanır.





Organik meyvelerin
çoğu alkali besinlerdir. Kalsiyum, magnezyum ve potasyum bol miktarda yeşil
sebzelerde bulunur. Alkalin diyetin en önemli faktörü düzenli ama alkali su
tüketimidir.


Organlarımız çoğu,
özellikle de böbrekler düzgün bir pH için önemli rol oynar. Bunun için ise
doğru besinlere ihtiyaç duyarlar. Asit fazlalaştığı zaman, vücut dışarıdan
alkali takviyesiyle bunu dengelemek ister. Alkali zaten kanda bulunan bir
madddedir ancak pH seviyesindeki karmaşaya kan çok fazla tolerans gösteremez, o
yzüden alkalinin alınacağı kaynak kan olamaz. En iyi alkali kaynakları iç
organlar ve dokulardır. Bunlar yeterli pH seviyesine gelebilmek için gerekli
toleransı gösterirler.





Lakin iç organlardan
ödünç alınan alkalinin biran önce telafi edilmesi gereklidir ki fazla olan asiti
vücuttan atabilelim. Eğer alkali ağırlıklı sağlıklı bir diyetiniz vars bu sorun
değildir, ama pek çoğumuz asidoza neden olak kadar sağlıksız bsleniyoruz.





Eğer telafi edilemez ve alkali dengesi
sağlanamaz ise vücut pek çok hastalığa karşı savunmasız kalır











Alkali beslenme ipuçları:


  • Tercihen organik olmak üzere
    bol bol sebze ve meyve yiyin.

  • Ara öğünlerde kendinize limonata
    yapın.

  • Alkalin iyonize edilmiş SU
    için. Günde en az 2 lt.

  • Kırmızı et yerine beyaz et yada
    balık tercih edin.

  • Zeytinyağı kullanın.

  • Alkali yönünden zengin besinler
    yiyin.

  • Fastfood’dan, 3 beyazdan,
    işlenmiş gıdalardan, GDO’lu gıdalardan, hazır meyve sularından, asit oluşmuna
    neden olan gıdalardan kaçının.


------------------------------------------------



KARBONAT ile KANSERİ YENDİ !!!



Karbonat (Baking Soda) ile pH seviyesi



Bu videoda prostat kanseri olup kemiklere metastas yapmış 4.seviyede (ölümcül) seviyede artık birşey yapamayız denen bir adamın 2 yıl önce kendi kanserini iyleştirirken bunu nasıl yaptığını açıklayan bir video izleyeceksiniz. Teşhis konulduktan sonra Sodyum bikarbonat kullanarak 5 gün içerisinde idrarındaki pH seviyesini 8 in üzerine çıkartmış...













Dikkat! 


Baking Soda diye geçen karbonat marketlerde poşet içinde satılan karbonat değildir. Onlar yemeklerde kullanım içindir. Sizin almanız gereken eczanelerde bulunan Ingiliz Karbonatı diye satılan Sodyum BiKarbonat'tır.





Karbonatın Kullanımı: Hastalık durumunda:
Her gün her öğünden yarım saat kadar önce aç karnına;
1 ortalama boyda su bardağının içine 1 tatlı kaşığı Sodyum Bikarbonat ekleyip karıştırın. Bunu günde sektirmeden 3 kez uygulayın. Bunu birkaç ay da olsa sebatla uygulamaya devam edin, ta ki vücudunuz tamamen alkali olup kanserli hücreler terkedene kadar. Vücudun alkali seviyesini aşması size hiçbir zarar vermez. Vücut gerektiğinde bunu ishal olarak atar, o yüzden hiçbir yan tesiri yoktur.





Şimdi dikkat etmeniz gereken husus. Yukarıdaki uygulama sektirmeden uygulanacak, bunu not ettik.





Sadece ilk hafta, yukarıdaki uygulamaya şunu ilave ediyoruz:
Hazırladığınız 1 bardak suyun içine 1 tatlı kaşığı karbonata ek olarak 1 çay kaşığı da bal koyuyoruz. Bal koymanın amacı kanserli hücrelere tuzak kurmak. Zira kanserli hücreler şekere bayıldığı için, onlar şeker geldi diye sevinirken karbonat onları haklayacak. 





Lakin bu 1 haftayı hiç ama hiç sektirmeden düzenli uygulamanız gerek. Çünkü gerçek bir savaşın içindeyiz ve düşmanı boş bırakmaya gelmez. Eğer bir öğün bile sektirirseniz düşman meydanı boş bulup eskisinden de çok çoğalmaya çalışacaktır. 





İlk 1 haftayı ballı şekilde tamamladıktan sonra, normal uygulamaya devam edebilirsiniz. 





pH ölçer


Eğer gidişatı kontrol altında tutmak isterseniz, size tavsiyem medikal bir ürün olan dijital pH ölçer almanızdır. Bununla her sabah düzenli çişinizin pH seviyesini ölçüp, ne kadar asidik yada alkali olduğunuzu anlayabilirsiniz. Eğer idrarınızdaki pH 7.36 ve üstüyse vücudunuz "Alkali" haldedir. Digital pH ölçer yerine pH kağıtları da satılıyor, bunu da internetten araştırıp öğrenebilirsiniz. Ama dijital olanı tercih etmenizde fayda var.Vücudunuz alkali bile çıksa siz tedbiri elden bırakmayıp uygulamaya devam edin.





Bu uygulama sadece kanserli hücreleri yok etmekle kalmayacak, reflü, gastrit, hazımsızlık, kabızlık gibi şikayetlerinizi de ortadan kaldıracak ve sağlıklı bir şekilde kilo vermenize de yarayacak.



Karbonat + Bal: Yukarıdaki videoyu seyrettiyseniz karboanatın içine Molasses denen şeker bileşiğini karıştırıyor. Bunun amacı şudur: kanserli hücreler şekeri sever. Molasses ile yapılan kansere tuzak kurmaktır. Şekere gelen kanser karbonat tarafından yok edilecektir. Molasses yerine iyi kalite halis bir bal kullanabilirsiniz.

Dikkat!


Eğer kişi suya karışmış olan karbonatın tadını diğer insanlara göre çok yadırgıyorsa, bilinmelidir ki o kişinin bedeni fasla asidik. Asit miktarı ileri derecede olan kişiler karbonatın tadını hiç beğenmezler. Normal alkali bedenler ise söylenmediği takdirde suyun içinde karbonat olduğunu farketmez bile.



Hastalık yok ise:

Vücudunuzu alkali tutmak için sabah aç karnına içtiğiniz suya bir çay kaşığı karıştırmanız yeterlidir. Diğer öğünlerden önce de almanızda sakınca yoktur, bilakis faydası olur.









------------------------------------------------







------------------------------------------------